Evren
bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir.
Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri
oluşturur.
Vücuda
gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz
kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu,
niteliğini ve kalitesini belirler.
Bizlerde
belli titreşimlerin “kan-kemik-kas-sinir-doku vs.” birleşimi ile organize olmuş
enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile
donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlantıda olan ve ondan
beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.
Vücudu
kan damarları gibi saran “nadi” dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji
dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu
meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları
olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.Eğer
yaşam enerjiniz düşükse veya dolaşımında bir tutukluk varsa hastalıklara daha
açık olursunuz. Enerjiniz yüksek olduğunda ve rahatça aktığında; daha az
hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz.
Bedenimizdeki
sistemlerin hepsi birbiri ile bağlantı halindedir. Bir tanesi
bozulduğunda, zaman içinde diğer sistemleri de etkilemeye başlar. Bir
bölgedeki hastalık, ilişkili başka bir bölgede hastalığa ya da olumsuzluğa
neden olabilir. Enerji düzeyinde başlayan bozuk bir titreşim zihinsel ve
fiziksel düzeyde hasara yol açacaktır. Reiki, vücuttaki sağlığın, uyumun
ve dengenin düzenlenmesini sağlar.
Enerji
akışımızı değiştiren, sekteye uğratan, hastalığa sebep olan unsurları
incelediğimizde bunların; negatif düşünceler, zihinsel karışıklık, doğru nefes
almama, düzensiz beslenme, hareketsizlik olduğunu görüyoruz. Ve böylece
hastalığı bizim yarattığımız ortaya çıkıyor.
Hemen
pozitif tarafından gözden geçirelim. ''Eğer hastalığı biz yaratıyorsak o
zaman tekrar yok edebilir, iyileştirebiliriz.”
Sinir
sistemimiz, doğadaki enerji dengesine uyum gösterecek şekilde programlanmış
olduğundan, dengenin bozulmaması için irademizin dışında reaksiyonlar
gösterebilmektedir.
Ne
yazık ki yaşadığımız ortam (hava kirliliği, hormonlu gıdalar, zararlı
elektromanyetik dalgalar, ozon tabakasının delinmesi vs.) yaşam tarzımız (aşırı
stres, dengesiz beslenme, spor yapamama) ve öfke, korku, üzüntü gibi duyguları
içimizde bastırmamız, enerji dengemizi ciddi şekilde bozabilmektedir.
Bu
aşamada bedenimizin dili olan ağrı, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, daralma,
sinirlilik, yorgunluk, isteksizlik, iktidarsızlık gibi şikayetler belirmeye
başlar. Birçok vak’anın başlangıç döneminde en değerli uzman hekimler
tarafından yapılan muayene ve ileri tetkiklere rağmen organik bir sebep teşhis
edilemediğinden, tedavi için belirtilere göre (semptomatik) gereksiz ilaçlar
önerilmektedir. Oysa meydana gelen semptomların ana nedeni, vücudumuzdaki
biyoenerji dengesinin bozulmasıdır.
Örneğin; Endişe
duygusu dalak üzerinde etkisini gösterir. Bu problem üzerine aşırı
düşünmek sıkıntı hissetmek dalak enerjisini bloke eder. Depresyon
huzursuzluk iştah azalması, yorgun kol ve bacaklar, karın şişliği ve bayanlarda
adet dönemi bozuklukları olarak ortaya çıkabilir.
Üzüntü
ve Yas akciğerlerin enerjisini bozar ve solunum sıkıntıları ortaya
çıkabilir. Örneğin bronşit, astım gibi sorunlar sevilen birinin
kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir. Ve bireyin kendisini bastırılmış boğulmuş
hissetmesi, bireysel bağımsızlığını hissedememesi durumlarında ortaya
çıkabilir. Göğüsten gelen derin öksürükler mutsuzluğun göstergesi olabilir
çünkü ciğerlerdeki enerji sıkışmıştır.
“Vücuttaki
her organ, esiri alanda kendisine denk gelen enerjetik ritme sahiptir. Çeşitli
organ küreleri arasında, sanki bir aktarım işlevi varmış gibi değişik ritimler
karşılıklı etkileşmektedir.”
Akupunktur
tedavi yöntemi, Yin yang teorisi, beş element teorisi, maksimal zaman
teorisinden şekillenmiştir.Bu teoriye göre; dünya ve kainattaki bütün varliklar,
tamamen zıt ama aynı zamanda bir birini tamamlayan kutuplardan
şekillenmiştir, Bağımsız gibi görülen bu kutuplar, ki enerji sayesinde
evren hareketin devam etmesini, dengesini ve bütünlüğünü sağlar.
Su,
metal, ağaç, ateş, toprak ve qi enerji ile canlılık şekillenir. İnsanlar bu
maddeler sayesinde yaşar, hayatını devam ettirir. Bu elementler, belli bir
zaman içinde bir birini etki eder, korur, kontrol eder ve yeniler.İnsanlar, bu
evrenin bir parçası olduğundan, organlar, dokular ve en küçük hücreler kadar bu
denge üzerine kurulmuştur.
Ki
enerji, insanların doğuştan var olan, sonradan gelişen ve insan vücudunda ağ
şeklinde yayılmış meridyen hattında dolaşan, organları ve hücreleri besleyen
bir enerjidir.
Organlara,dokulara
ve hücrelere yaşam sağlayan ki enerji , meridyen ağı sistemi vasıtasıyla bütün
vücuda yayılır ve bu sistemi korur.
İnsan
vücudu, yaşamsal ki enerji taşıyan 12 ana meridyen , 2 dal meridyen ve sayısız
kılcal meridyenlerden şekillenir.
Meridyenler
hattındaki ana sistemde, şu ana kadar tespit edilen 365 adet aku-nokta ve mini
sistemdeki (Kulak, Ayak altı) aku-nokta olmak üzere toplam 2000 den fazla
aku-noktalar mevcut olup, tedavi esnasında ve hastalık teşhisinde kullanılır.
İnsanlar,
iç ve diş etkenden dolayı denge bozulduğunda, organlar ve hücrelerin çalışma
sisteminde değişiklikler meydana gelir, meridyenler bundan etkilenerek düzensiz
çalışmaya başlar, enerji dağılımında dengesizlik ve düzensizlikler meydana
gelir, bu kısır döngü, organlar ve hücrelerin sağlıklı çalışmasına engel teşkil
eder ve insanları ‘hasta’ eder.
”Hastalıklarımızın nedeni de bedeni oluşturan organlar arası ahengin bozulması
ve enerji akışı bloke olarak engellenmesidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder