8 Mayıs 2015 Cuma

NEDEN HASTA OLURUZ?


Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur.

Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.

Bizlerde belli titreşimlerin “kan-kemik-kas-sinir-doku vs.” birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlantıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.

Vücudu kan damarları gibi saran “nadi” dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.Eğer yaşam enerjiniz düşükse veya dolaşımında bir tutukluk varsa hastalıklara daha açık olursunuz. Enerjiniz yüksek olduğunda ve rahatça aktığında; daha az hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz.

Bedenimizdeki sistemlerin hepsi birbiri ile bağlantı halindedir. Bir tanesi bozulduğunda, zaman içinde diğer sistemleri de etkilemeye başlar. Bir bölgedeki hastalık, ilişkili başka bir bölgede hastalığa ya da olumsuzluğa neden olabilir. Enerji düzeyinde başlayan bozuk bir titreşim zihinsel ve fiziksel düzeyde hasara yol açacaktır. Reiki, vücuttaki sağlığın, uyumun ve dengenin düzenlenmesini sağlar.

Enerji akışımızı değiştiren, sekteye uğratan, hastalığa sebep olan unsurları incelediğimizde bunların; negatif düşünceler, zihinsel karışıklık, doğru nefes almama, düzensiz beslenme, hareketsizlik olduğunu görüyoruz. Ve böylece hastalığı bizim yarattığımız ortaya çıkıyor.

Hemen pozitif tarafından gözden geçirelim. ''Eğer hastalığı biz yaratıyorsak o zaman tekrar yok edebilir, iyileştirebiliriz.”

Sinir sistemimiz, doğadaki enerji dengesine uyum gösterecek şekilde programlanmış olduğundan, dengenin bozulmaması için irademizin dışında reaksiyonlar gösterebilmektedir. 

Ne yazık ki yaşadığımız ortam (hava kirliliği, hormonlu gıdalar, zararlı elektromanyetik dalgalar, ozon tabakasının delinmesi vs.) yaşam tarzımız (aşırı stres, dengesiz beslenme, spor yapamama) ve öfke, korku, üzüntü gibi duyguları içimizde bastırmamız, enerji dengemizi ciddi şekilde bozabilmektedir. 

Bu aşamada bedenimizin dili olan ağrı, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, daralma, sinirlilik, yorgunluk, isteksizlik, iktidarsızlık gibi şikayetler belirmeye başlar. Birçok vak’anın başlangıç döneminde en değerli uzman hekimler tarafından yapılan muayene ve ileri tetkiklere rağmen organik bir sebep teşhis edilemediğinden, tedavi için belirtilere göre (semptomatik) gereksiz ilaçlar önerilmektedir. Oysa meydana gelen semptomların ana nedeni, vücudumuzdaki biyoenerji dengesinin bozulmasıdır.

Örneğin; Endişe duygusu dalak üzerinde etkisini gösterir. Bu problem üzerine aşırı düşünmek sıkıntı hissetmek dalak enerjisini bloke eder. Depresyon huzursuzluk iştah azalması, yorgun kol ve bacaklar, karın şişliği ve bayanlarda adet dönemi bozuklukları olarak ortaya çıkabilir.

Üzüntü ve Yas akciğerlerin enerjisini bozar ve solunum sıkıntıları ortaya çıkabilir. Örneğin bronşit, astım gibi sorunlar sevilen birinin kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir. Ve bireyin kendisini bastırılmış boğulmuş hissetmesi, bireysel bağımsızlığını hissedememesi durumlarında ortaya çıkabilir. Göğüsten gelen derin öksürükler mutsuzluğun göstergesi olabilir çünkü ciğerlerdeki enerji sıkışmıştır.

“Vücuttaki her organ, esiri alanda kendisine denk gelen enerjetik ritme sahiptir. Çeşitli organ küreleri arasında, sanki bir aktarım işlevi varmış gibi değişik ritimler karşılıklı etkileşmektedir.”

Akupunktur tedavi yöntemi, Yin yang teorisi, beş element teorisi, maksimal zaman teorisinden şekillenmiştir.Bu teoriye göre; dünya ve kainattaki bütün varliklar, tamamen zıt ama aynı zamanda bir birini tamamlayan kutuplardan şekillenmiştir, Bağımsız gibi görülen bu kutuplar, ki enerji sayesinde evren hareketin devam etmesini, dengesini ve bütünlüğünü sağlar.

Su, metal, ağaç, ateş, toprak ve qi enerji ile canlılık şekillenir. İnsanlar bu maddeler sayesinde yaşar, hayatını devam ettirir. Bu elementler, belli bir zaman içinde bir birini etki eder, korur, kontrol eder ve yeniler.İnsanlar, bu evrenin bir parçası olduğundan, organlar, dokular ve en küçük hücreler kadar bu denge üzerine kurulmuştur.

Ki enerji, insanların doğuştan var olan, sonradan gelişen ve insan vücudunda ağ şeklinde yayılmış meridyen hattında dolaşan, organları ve hücreleri besleyen bir enerjidir.

Organlara,dokulara ve hücrelere yaşam sağlayan ki enerji , meridyen ağı sistemi vasıtasıyla bütün vücuda yayılır ve bu sistemi korur.

İnsan vücudu, yaşamsal ki enerji taşıyan 12 ana meridyen , 2 dal meridyen ve sayısız kılcal meridyenlerden şekillenir. 

Meridyenler hattındaki ana sistemde, şu ana kadar tespit edilen 365 adet aku-nokta ve mini sistemdeki (Kulak, Ayak altı) aku-nokta olmak üzere toplam 2000 den fazla aku-noktalar mevcut olup, tedavi esnasında ve hastalık teşhisinde kullanılır.

İnsanlar, iç ve diş etkenden dolayı denge bozulduğunda, organlar ve hücrelerin çalışma sisteminde değişiklikler meydana gelir, meridyenler bundan etkilenerek düzensiz çalışmaya başlar, enerji dağılımında dengesizlik ve düzensizlikler meydana gelir, bu kısır döngü, organlar ve hücrelerin sağlıklı çalışmasına engel teşkil eder ve insanları ‘hasta’ eder. 


”Hastalıklarımızın nedeni de bedeni oluşturan organlar arası ahengin bozulması ve enerji akışı bloke olarak engellenmesidir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder