31 Temmuz 2015 Cuma

Düsüncenin Gücü


    Düşünmenin kolay bir şey olduğunu  zannediyoruz, oysa bilinçli düşünme ve düşünceyi yönlendirme hiç de göründüğü gibi kolay değildir.Bu yazımda düşünce gücünü ve onu yönlendirmeyi aktarmak istiyorum.
     Düşüncenin işleyiş biçimini anlamak için bazı temel prensipleri bilmek gerekir. Etrafımızda gördüğümüz her şey bir enerjidir, yani fiziksel evren değişik titreşim frekanslarından oluşmuş bir enerjidir.Enerji farklı hızlarda titreşir, bu yüzden de inceden yoğuna farklı niteliklere ve çeşitlere sahiptir.Düşünce,nispeten ince, hafif ve bundan dolayı da çok hızlı ve kolayca değişebilen bir enerji seklidir.
    Madde ise nispeten yoğun ve bu yüzden de ağır hareket eden ve ağır değişim gösteren bir enerji seklidir.Madde de kendi içinde büyük çeşitlilik ve farklılık gösterir.Tum enerji şekilleri birbirleriyle karşılıklı ilişki içindedir ve birbirlerini etkileyebilirler.Enerji manyetiktir, belirli bir niteliğe ya da titreşime sahip enerji, kendisine benzer nitelik ve titreşime sahip enerjiyi çekme eğilimindedir.Düşünce ve duygular da manyetik enerjiye sahiptir; bunun sonucu olarak benzer yapıdaki enerjileri kendilerine çekerler.Gunluk yaşantımızdaki arkadaş ve sevgi ilişkilerinde de bunu yaşarız ve olumlu sinyaller hissettiğimiz insanlarla ilişkilere gireriz.Etrafımızda gördüğümüz tüm fiziksel evren başlangıçta bir düşünceydi.Sekil,fikri takip eder. Bir seyi yaratırken, önce onun bir düşünce seklinde yaratırız.Dusunce gibi hafif, devingen ve hızlı değişen enerji, maddeye dönüştüğünde ağır, durağan bir forma dönüşür. Fikirlerimizi gerçekleştirmek için doğrudan fiziksel bir eylemde bulunmadığımız zaman bile ayni prensipler geçerlidir. Sadece bir düşünceyi ya da fikri alıp onu zihnimizde tutmak bile bir enerjidir ve bu enerji bu sekli kendine çekip onu maddi düzlemde yaratmaya girişecektir. 
    Bir ressamın tablosunu çizmeden önce onu kafasında yaratması veya bir mühendisin bilgisayar programı yazmadan önce onu kafasında canlandırması gereklidir. Elimize aldığımız bir bardağın bile yıllar önce bir insanin kafasındaki düşünce olduğunu her zaman hatırlamak sanırım iyi olacaktır.
     Düşünceler, radyasyon gibi bir merkezden çıkarak yayılır ve çekim gücüne sahiptir.
      Bu, evrene ne gönderirseniz size geri yansıyacağı prensibidir. "Ne ekerseniz,onu biçersiniz" özdeyişi de bu prensibi içerir.Hayatta en cok düşündüğümüz,en güçlü biçimde inandığımız,en derinden beklediğimiz ve/veya hayalimizde en canli sekilde canlandırdığımız şeyleri kendimize cekeriz. Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek, hayattan zevk, mutluluk ve doyum bekliyor ve bunların düşlerini kuruyorsak,bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri,durumlari ve olayları yaratir ve kendimize cekeriz. Böylece kurdugumuz düşlere ne kadar pozitif enerji yüklersek, o düş yaşantımızda o kadar cabuk ve yogun bir biçimde gerçekleşmeye baslar. Enerjinin degisim sureci sadece olumlu düşünce aracıyla olmaz, yaratici düşünce gücünü kullanmayı bilmek gereklidir. İnsan yaşamının düşünceler ile değiştiğine inanırsa bunu hayatinin her anına yansıtarak kullanmaya calisir. 
     Korkularımızı,olumsuzluklarimizi, kıskançlıklarımızı kısaca insanlığımızin kotu yönlerini yenmeyi başarırsak düşleyebileceğimiz en güzel yaşantı bizleri bekleyecektir.Düşüncelerimizi nasıl , ne şekilde daha iyi yönlendirebilecegimize dair pek cok kitap ve düşünce sistemi bulunmaktadir. Bunları okumak elbette bize bir seyler katar ama düşüncemizi arıtmayı başarmak icin en güçlü araç özümüzden gelen istek ve ışıktır. İnsanoğlu su anda beyninin %12'sinden fazlasını kullanamıyor. Fakat gelen her yeni nesil ile beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanma yetisine sahip oluyor. En ilginc ve sırrı çözülememiş organımız olan beynimizdeki arta kalan %88 beyin hücresinin ne ise yaradığını hic merak
ettiniz mi?Beyin kapasitemizi kullanmayı arttırıyoruz, peki aslında cok eskiden beyin kapasitemizi cok daha iyi kullandığımızı hic düşündünüz mü?
    Belki o ise yaramadığını düşündugumuz atalarımızdan kalan mirasımızın kilitleri bir gun açılacak ve eski yetilerimize kavuşacağız. Belki su anda hayal ettiğimiz pek cok sey o zaman eyleme ve maddeye dönüşecek.
     Kapasitemizin artmasıyla birlikte enerji formları üzerinde daha etkili olduğumuzu ve yaratıcılık gücümüzün sınırsız olduğunu düşünün (Düşünün, düşünün ki olsun).
    Sizce insanoğlu bugünkü yaşantısıyla bunu hak ediyor mu? Düşüncelerini iyiye kullanmak yerine sapkınlıklara kullandığı surece bence bunu hak etmiyor. Size bir küre veriyorlar ve 'Dile benden ne dilersen' diye soruyorlar.
      Nelerin istendiğine bir bakin, sonra da kendimize de su soruyu soralım 'Biz ne isterdik'?Güç ve kuvvet iyi kişilerin elinde olduğu zaman iyiye kullanılır, düşünce de öyledir. Küre bize bunu hatırlattı, daha bu kuvvete sahip olacak kapasiteye ulaşmadığımızı ve önümüzde gitmemiz gereken cok yolumuz olduğunu hatırlattı. Biz, bize verilen en güzel küreye bile iyi davranmayı bilmiyoruz. Evrenin en guzel kürelerinden biri olan yerküremizi kendi ellerimizle olduruyoruz.
Düşüncelerimiz iyiye, güzele yönelemiyor ve bunun acısını her gun daha fazla hissederek yaşıyoruz. Filmin sonunda 'Küre ' insanlığı terk ederek uzaklaşıyor, tıpkı üzerinde yaşamayı doğru dürüst başaramadığımız yerküremizin bizden uzaklaşması gibi. Düşünce gücünün neden ve ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Aslında söylenecek cok soz var ama mutlaka birileri benden önce söylemiştir.

       Sevgi ışığınız aydınlığınız olsun.

    "Düşündüğünüz bildiğimizden cok daha az.Bildiğimiz sevdiğimizden cok daha az. Sevdiğimiz var olandan cok daha az. Böylece, gerçekte olduğumuzdan cok daha az kendimiziz." Evren sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak olanlar da kendi kendisi olmayı başaran insanlardır.
Işık ve sevgiyle kalın ...
Düşünekalın...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder