Düşünmenin kolay bir şey
olduğunu zannediyoruz, oysa bilinçli düşünme ve düşünceyi yönlendirme hiç
de göründüğü gibi kolay değildir.Bu yazımda düşünce gücünü ve onu yönlendirmeyi
aktarmak istiyorum.
Düşüncenin işleyiş biçimini
anlamak için bazı temel prensipleri bilmek gerekir. Etrafımızda gördüğümüz her
şey bir enerjidir, yani fiziksel evren değişik titreşim frekanslarından oluşmuş
bir enerjidir.Enerji farklı hızlarda titreşir, bu yüzden de inceden yoğuna
farklı niteliklere ve çeşitlere sahiptir.Düşünce,nispeten ince, hafif ve bundan
dolayı da çok hızlı ve kolayca değişebilen bir enerji seklidir.
Madde ise nispeten yoğun ve bu yüzden
de ağır hareket eden ve ağır değişim gösteren bir enerji seklidir.Madde de
kendi içinde büyük çeşitlilik ve farklılık gösterir.Tum enerji şekilleri
birbirleriyle karşılıklı ilişki içindedir ve birbirlerini
etkileyebilirler.Enerji manyetiktir, belirli bir niteliğe ya da titreşime sahip
enerji, kendisine benzer nitelik ve titreşime sahip enerjiyi çekme
eğilimindedir.Düşünce ve duygular da manyetik enerjiye sahiptir; bunun sonucu
olarak benzer yapıdaki enerjileri kendilerine çekerler.Gunluk yaşantımızdaki
arkadaş ve sevgi ilişkilerinde de bunu yaşarız ve olumlu sinyaller
hissettiğimiz insanlarla ilişkilere gireriz.Etrafımızda gördüğümüz tüm fiziksel
evren başlangıçta bir düşünceydi.Sekil,fikri takip eder. Bir seyi yaratırken,
önce onun bir düşünce seklinde yaratırız.Dusunce gibi hafif, devingen ve hızlı
değişen enerji, maddeye dönüştüğünde ağır, durağan bir forma dönüşür.
Fikirlerimizi gerçekleştirmek için doğrudan fiziksel bir eylemde bulunmadığımız
zaman bile ayni prensipler geçerlidir. Sadece bir düşünceyi ya da fikri alıp
onu zihnimizde tutmak bile bir enerjidir ve bu enerji bu sekli kendine çekip
onu maddi düzlemde yaratmaya girişecektir.
Bir ressamın tablosunu çizmeden
önce onu kafasında yaratması veya bir mühendisin bilgisayar programı yazmadan önce
onu kafasında canlandırması gereklidir. Elimize aldığımız bir bardağın bile
yıllar önce bir insanin kafasındaki düşünce olduğunu her zaman hatırlamak
sanırım iyi olacaktır.
Düşünceler, radyasyon gibi
bir merkezden çıkarak yayılır ve çekim gücüne sahiptir.
Bu, evrene ne
gönderirseniz size geri yansıyacağı prensibidir. "Ne ekerseniz,onu
biçersiniz" özdeyişi de bu prensibi içerir.Hayatta en cok düşündüğümüz,en
güçlü biçimde inandığımız,en derinden beklediğimiz ve/veya hayalimizde en canli
sekilde canlandırdığımız şeyleri kendimize cekeriz. Eğer temelde olumlu
yaklaşımlara sahipsek, hayattan zevk, mutluluk ve doyum bekliyor ve bunların
düşlerini kuruyorsak,bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri,durumlari ve
olayları yaratir ve kendimize cekeriz. Böylece kurdugumuz düşlere ne kadar
pozitif enerji yüklersek, o düş yaşantımızda o kadar cabuk ve yogun bir biçimde
gerçekleşmeye baslar. Enerjinin degisim sureci sadece olumlu düşünce aracıyla
olmaz, yaratici düşünce gücünü kullanmayı bilmek gereklidir. İnsan yaşamının
düşünceler ile değiştiğine inanırsa bunu hayatinin her anına yansıtarak
kullanmaya calisir.
Korkularımızı,olumsuzluklarimizi, kıskançlıklarımızı kısaca insanlığımızin kotu
yönlerini yenmeyi başarırsak düşleyebileceğimiz en güzel yaşantı bizleri
bekleyecektir.Düşüncelerimizi nasıl , ne şekilde daha iyi
yönlendirebilecegimize dair pek cok kitap ve düşünce sistemi bulunmaktadir.
Bunları okumak elbette bize bir seyler katar ama düşüncemizi arıtmayı başarmak
icin en güçlü araç özümüzden gelen istek ve ışıktır. İnsanoğlu su anda beyninin
%12'sinden fazlasını kullanamıyor. Fakat gelen her yeni nesil ile beyin
kapasitesinin daha fazlasını kullanma yetisine sahip oluyor. En ilginc ve sırrı
çözülememiş organımız olan beynimizdeki arta kalan %88 beyin hücresinin ne ise
yaradığını hic merak
ettiniz mi?Beyin kapasitemizi kullanmayı arttırıyoruz,
peki aslında cok eskiden beyin kapasitemizi cok daha iyi kullandığımızı hic
düşündünüz mü?
Belki o ise yaramadığını
düşündugumuz atalarımızdan kalan mirasımızın kilitleri bir gun açılacak ve eski
yetilerimize kavuşacağız. Belki su anda hayal ettiğimiz pek cok sey o zaman
eyleme ve maddeye dönüşecek.
Kapasitemizin artmasıyla
birlikte enerji formları üzerinde daha etkili olduğumuzu ve yaratıcılık gücümüzün
sınırsız olduğunu düşünün (Düşünün, düşünün ki olsun).
Sizce insanoğlu bugünkü
yaşantısıyla bunu hak ediyor mu? Düşüncelerini iyiye kullanmak yerine
sapkınlıklara kullandığı surece bence bunu hak etmiyor. Size bir küre
veriyorlar ve 'Dile benden ne dilersen' diye soruyorlar.
Nelerin istendiğine bir
bakin, sonra da kendimize de su soruyu soralım 'Biz ne isterdik'?Güç ve kuvvet
iyi kişilerin elinde olduğu zaman iyiye kullanılır, düşünce de öyledir. Küre
bize bunu hatırlattı, daha bu kuvvete sahip olacak kapasiteye ulaşmadığımızı ve
önümüzde gitmemiz gereken cok yolumuz olduğunu hatırlattı. Biz, bize verilen en
güzel küreye bile iyi davranmayı bilmiyoruz. Evrenin en guzel kürelerinden biri
olan yerküremizi kendi ellerimizle olduruyoruz.
Düşüncelerimiz iyiye, güzele yönelemiyor ve bunun
acısını her gun daha fazla hissederek yaşıyoruz. Filmin sonunda 'Küre '
insanlığı terk ederek uzaklaşıyor, tıpkı üzerinde yaşamayı doğru dürüst
başaramadığımız yerküremizin bizden uzaklaşması gibi. Düşünce gücünün neden ve
ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Aslında söylenecek cok soz var ama
mutlaka birileri benden önce söylemiştir.
Sevgi ışığınız
aydınlığınız olsun.
"Düşündüğünüz bildiğimizden
cok daha az.Bildiğimiz sevdiğimizden cok daha az. Sevdiğimiz var olandan cok
daha az. Böylece, gerçekte olduğumuzdan cok daha az kendimiziz." Evren
sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak olanlar da kendi kendisi
olmayı başaran insanlardır.
Işık ve sevgiyle kalın ...
Düşünekalın...