BEYİN DALGALARI
Beyin dört ana dalga boyunda titreşir. Alpha, Tetha, Beta,Delta adlı dört ana dalganın hangisinde hangi duyguda ve durumda olduğumuz artık rahatlıkla tespit edilebiliyor.
ALPHA
7. 5; 12 Hz arasında değişen Alpha dalgaları; rahatlığın,
farkındalığın, sakin ve huzurlu kavrayışın, uykunun ilk evrelerinin
dalgaları olarak tanımlanıyor.
Sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada
en uygun titreşimlerin olduğu bu dalga boyu, dünyamızın da ölçülen frekansıyla aynı. Dünyanın manyetik frekansına; Shumann frekansı deniyor ve 7, 8 ile 8 arasında tanımlanıyor.
7. 5; 12 Hz arasında değişen Alpha dalgaları; rahatlığın,
farkındalığın, sakin ve huzurlu kavrayışın, uykunun ilk evrelerinin
dalgaları olarak tanımlanıyor.
Sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada
en uygun titreşimlerin olduğu bu dalga boyu, dünyamızın da ölçülen frekansıyla aynı. Dünyanın manyetik frekansına; Shumann frekansı deniyor ve 7, 8 ile 8 arasında tanımlanıyor.
Gözler kapanıp derin nefes alındığında ve dış dünyadan alınan mental etkiler azaldığında Alpha boyutuna geçiyoruz. Alpha dalgalarındayken yaptığımız işlerde başarımız artıyor.
Derin uyku ya da endişe ve korku halinde bu dalga hiç görülmüyor. Meditasyon, yoga, reiki, biyofeedback, frekans gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alpha boyutundadır.
Zihin açık ve uykunun derinliğine dalmadan önceki geçiş koridorunda hissettiğimiz
o duyguların yaşattığı huzur, ilginç bir şekilde dünyanın titreşimiyle aynı dalga boyunda.
Derin uyku ya da endişe ve korku halinde bu dalga hiç görülmüyor. Meditasyon, yoga, reiki, biyofeedback, frekans gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alpha boyutundadır.
Zihin açık ve uykunun derinliğine dalmadan önceki geçiş koridorunda hissettiğimiz
o duyguların yaşattığı huzur, ilginç bir şekilde dünyanın titreşimiyle aynı dalga boyunda.
TETHA
Frekansları 4 ile 8 arasında değişiyor ve stresin hiç olmadığı,derin iç dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanıyor. Öğrenmenin en yüksek boyutuna geçmeden önce bu dalgada yaşıyoruz ve derin uykudan uyanırken açılan algılarımızın yaşattığı bir durumu temsil ediyor. Alacakaranlık boyutu ismi de kullanılıyor bu dalga boyu için. Yani aydınlanmadan önceki karanlık… Çok usta meditasyoncuların derin meditasyon halindeyken bu dalga boyunda olduğu tespit edilmiş. Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı bu frekansta sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor.
Özellikle ressam ve müzisyenlerin sanatsal üretimleri esnasında beyinlerinde Tetha boyutunun en yüksek, Alpha frekansının en düşük seviyede olduğu biliniyor (yani 7 ile 8 arası).
Yapılan bazı araştırmalara göre şifacıların Tetha bandında uzun süreli ve kontrollü olarak kalmayı başarmaları nedeniyle şifa yeteneklerinin geliştiği ortaya çıkmış.
Frekansları 4 ile 8 arasında değişiyor ve stresin hiç olmadığı,derin iç dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanıyor. Öğrenmenin en yüksek boyutuna geçmeden önce bu dalgada yaşıyoruz ve derin uykudan uyanırken açılan algılarımızın yaşattığı bir durumu temsil ediyor. Alacakaranlık boyutu ismi de kullanılıyor bu dalga boyu için. Yani aydınlanmadan önceki karanlık… Çok usta meditasyoncuların derin meditasyon halindeyken bu dalga boyunda olduğu tespit edilmiş. Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı bu frekansta sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor.
Özellikle ressam ve müzisyenlerin sanatsal üretimleri esnasında beyinlerinde Tetha boyutunun en yüksek, Alpha frekansının en düşük seviyede olduğu biliniyor (yani 7 ile 8 arası).
Yapılan bazı araştırmalara göre şifacıların Tetha bandında uzun süreli ve kontrollü olarak kalmayı başarmaları nedeniyle şifa yeteneklerinin geliştiği ortaya çıkmış.
BETA
13- 30 Hz arasında olduğu biliniyor ve uyanış frekansı olarak tanımlanıyor. Aktif öğrenme, uyanık olma, her şeyiyle hayatı yaşama, dinamizm, konsantrasyon, problem çözme hallerimizde
içinde bulunduğumuz dalga boyu olduğu için yaşamı temsil ediyor. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif uç duygulara varabiliyor.
13- 30 Hz arasında olduğu biliniyor ve uyanış frekansı olarak tanımlanıyor. Aktif öğrenme, uyanık olma, her şeyiyle hayatı yaşama, dinamizm, konsantrasyon, problem çözme hallerimizde
içinde bulunduğumuz dalga boyu olduğu için yaşamı temsil ediyor. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif uç duygulara varabiliyor.
DELTA
0; 4 frekansında bulunan dalga boyudur .Derin uyku ve anestezide iken olur. Dış dünyadan kopuş boyutudur. Bilinçsiz bir huzur halini yansıtır. Beynin en az çalıştığı döneme aittir ve bu dönemde büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise güzelleşmeyi ve dinç kalmayı sağlar.
0; 4 frekansında bulunan dalga boyudur .Derin uyku ve anestezide iken olur. Dış dünyadan kopuş boyutudur. Bilinçsiz bir huzur halini yansıtır. Beynin en az çalıştığı döneme aittir ve bu dönemde büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise güzelleşmeyi ve dinç kalmayı sağlar.
Beyin Dalgalarımız Farkındalık Seviyemizi Belirler,
Farkındalık Seviyeleri de Hastalıklarımızı…
Zihniniz ne kadar hareketli ve meşgulse farkındalığınız o kadar azalır. Ego bu bilinç seviyesinin bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. Yapılan biyo-feedback çalışmalarında görülen
şudur: beyin dalgaları alfaya doğru yavaşlarken, endişelerimiz azalır, bilgilere açık hale geliriz ve farkındalığımız artar. Bilinçaltında saklanan bilgilere korkuyla yaklaşmazsınız.
Beyin dalgaları yavaşlarken tetaya yaklaşırken “Ego” ölmeye başlar ve kendi özünüzü farkedersiniz. Canlı cansız her varlık kendi frekansında titreşir. Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında yapıldı. Taşıdığımız bir sürü duygunun ve ruh halimizin,hastalıkların beynimizde titreşimsel bir karşılığı olduğunu öğrenmek ise yıllarımızı aldı.
“Ona âşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor; o kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim…”
“Duyduklarım beni o kadar rahatlattı ki bir denizde yüzüyor gibiydim…”
“Öğrendiğim bu bilgi kafamda pek çok soru oluşturdu!”
“Karşıma çıkacak sonuçtan o kadar korkuyorum ki kalbim yerinden çıkacak!”
Farkındalık Seviyeleri de Hastalıklarımızı…
Zihniniz ne kadar hareketli ve meşgulse farkındalığınız o kadar azalır. Ego bu bilinç seviyesinin bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. Yapılan biyo-feedback çalışmalarında görülen
şudur: beyin dalgaları alfaya doğru yavaşlarken, endişelerimiz azalır, bilgilere açık hale geliriz ve farkındalığımız artar. Bilinçaltında saklanan bilgilere korkuyla yaklaşmazsınız.
Beyin dalgaları yavaşlarken tetaya yaklaşırken “Ego” ölmeye başlar ve kendi özünüzü farkedersiniz. Canlı cansız her varlık kendi frekansında titreşir. Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında yapıldı. Taşıdığımız bir sürü duygunun ve ruh halimizin,hastalıkların beynimizde titreşimsel bir karşılığı olduğunu öğrenmek ise yıllarımızı aldı.
“Ona âşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor; o kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim…”
“Duyduklarım beni o kadar rahatlattı ki bir denizde yüzüyor gibiydim…”
“Öğrendiğim bu bilgi kafamda pek çok soru oluşturdu!”
“Karşıma çıkacak sonuçtan o kadar korkuyorum ki kalbim yerinden çıkacak!”
Yukarıdaki cümlelerin içinde saklı duyguların her birinde beynimiz, ayrı dalga boyunda frekanslarda titreşimler yayıyor. İsimlendirilen her dalga boyunun salınımı, duygu değişimleri
sırasında frekansını değiştiriyor.
sırasında frekansını değiştiriyor.
Beyin Dalgaları Kontrol Edilip Değiştirilebilir mi?
Beyin dalgaları, duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değişirmiş gibi görünse de o titreşimleri bilinçli ve istediğimiz yönde kontrol edip değiştirebileceğimiz ve kendimizi
istediğimiz duygu frekansına çekmeyi başarabileceğimiz gibi bir gerçek de mevcut.
Bunu nasıl yapabileceğimiz aslındayine kendi titreşimlerimizin içinde saklı bir bilgi. Sadece o frekansı duyabilmeyi ve ayırt etmeyi başaracak bilime ve bilgeliğe ulaşmanın zamanını
kendimizde yakalayabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu zaman farklı Hz’lerde pek çok titreşimin içinde kayboluyoruz.
Özellikle de 30 Hz civarında dolaşıyor tüm dünya. Yani şiddet, savaş, bencillik ve paylaşımsızlık frekansında; günlük hayatımızda genellikle küçücük şeylere takılıp, öfkeleniyor,
hırslanıyor, kıskanıyor, geriliyor, üzülüyoruz. Sevgi, sadakat, şefkat, minnet, huzur, neşe gibi duygulara pek kulak vermiyoruz.
Düşüncelerimizin bütün bu çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji alanı oluşuyor. Bu enerji alanı anlık değişimlerle, ruh ve vücut sağlığımızı yansıtıyor gözle görünmese de. Son yıllarda alternatif tıp alanı altında kabul edilen enerji dengeleme yöntemlerini kullanarak tedavi sağlama tekniklerinin sayısı epeyce arttı ve gitgide bilimsel olarak desteklenmeye başlandı. Tedaviye yardımcı olduğu iddia edilen meditasyon, reiki ve NLP çalışmaları, artık bilimsel tedavilerin yanında yardımcı
olarak yer almaya başladı. Amerika’da pek çok hastanede bu konuda ciddi ve resmi uygulamalar yapılıyor. Türkiye’de de bu tür yardımcı yöntemlere olumlu bakılıyor ve düzenleme yapılıyor 2014 yılının Ekim ayından bu yana.
Beyin dalgalarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesi için reiki ve meditasyondan daha farklı bir yöntem olan Neurofeedback yöntemini kullanarak stres, kilo problemi, obesite , alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı, kronik ağrılı hastalıklarda destek yöntem olarak kullanıldığı merkezler de açılmaya başlandı.Meditasyon, yoga, reiki, Neurofeedback adı ne olursa olsun bütün bu yöntem ve tekniklerin peşinde olduğu tek bir amaç var: Beyin dalgalarını istenilen frekansa çekebilmek ve
uygun dalga boyunun titreşimsel ışınımını yakalayarak DNA üzerinde pozitif değişiklik aratabilmek.
Beyin dalgaları, duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değişirmiş gibi görünse de o titreşimleri bilinçli ve istediğimiz yönde kontrol edip değiştirebileceğimiz ve kendimizi
istediğimiz duygu frekansına çekmeyi başarabileceğimiz gibi bir gerçek de mevcut.
Bunu nasıl yapabileceğimiz aslındayine kendi titreşimlerimizin içinde saklı bir bilgi. Sadece o frekansı duyabilmeyi ve ayırt etmeyi başaracak bilime ve bilgeliğe ulaşmanın zamanını
kendimizde yakalayabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu zaman farklı Hz’lerde pek çok titreşimin içinde kayboluyoruz.
Özellikle de 30 Hz civarında dolaşıyor tüm dünya. Yani şiddet, savaş, bencillik ve paylaşımsızlık frekansında; günlük hayatımızda genellikle küçücük şeylere takılıp, öfkeleniyor,
hırslanıyor, kıskanıyor, geriliyor, üzülüyoruz. Sevgi, sadakat, şefkat, minnet, huzur, neşe gibi duygulara pek kulak vermiyoruz.
Düşüncelerimizin bütün bu çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji alanı oluşuyor. Bu enerji alanı anlık değişimlerle, ruh ve vücut sağlığımızı yansıtıyor gözle görünmese de. Son yıllarda alternatif tıp alanı altında kabul edilen enerji dengeleme yöntemlerini kullanarak tedavi sağlama tekniklerinin sayısı epeyce arttı ve gitgide bilimsel olarak desteklenmeye başlandı. Tedaviye yardımcı olduğu iddia edilen meditasyon, reiki ve NLP çalışmaları, artık bilimsel tedavilerin yanında yardımcı
olarak yer almaya başladı. Amerika’da pek çok hastanede bu konuda ciddi ve resmi uygulamalar yapılıyor. Türkiye’de de bu tür yardımcı yöntemlere olumlu bakılıyor ve düzenleme yapılıyor 2014 yılının Ekim ayından bu yana.
Beyin dalgalarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesi için reiki ve meditasyondan daha farklı bir yöntem olan Neurofeedback yöntemini kullanarak stres, kilo problemi, obesite , alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı, kronik ağrılı hastalıklarda destek yöntem olarak kullanıldığı merkezler de açılmaya başlandı.Meditasyon, yoga, reiki, Neurofeedback adı ne olursa olsun bütün bu yöntem ve tekniklerin peşinde olduğu tek bir amaç var: Beyin dalgalarını istenilen frekansa çekebilmek ve
uygun dalga boyunun titreşimsel ışınımını yakalayarak DNA üzerinde pozitif değişiklik aratabilmek.
Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.
Unutmayın lütfen hayatımızı yöneten, yönlendiren genlerimiz değil, zihnimizdir.
Düşünceleriniz dikkat edin, ne düşünürsek oyuz.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…
Unutmayın lütfen hayatımızı yöneten, yönlendiren genlerimiz değil, zihnimizdir.
Düşünceleriniz dikkat edin, ne düşünürsek oyuz.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…
Dr. Gönül Ateşsaçan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder