27 Haziran 2016 Pazartesi

Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.


BEYİN DALGALARI

 images[1]
Beyin dört ana dalga boyunda titreşir. Alpha, Tetha, Beta,Delta  adlı dört ana dalganın hangisinde hangi duyguda ve durumda olduğumuz artık rahatlıkla tespit edilebiliyor.
ALPHA
7. 5; 12 Hz arasında değişen Alpha dalgaları; rahatlığın,
farkındalığın, sakin ve huzurlu kavrayışın, uykunun ilk evrelerinin
dalgaları olarak tanımlanıyor.
Sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada
en uygun titreşimlerin olduğu bu dalga boyu, dünyamızın da ölçülen frekansıyla aynı. Dünyanın manyetik frekansına; Shumann frekansı deniyor ve 7, 8 ile 8 arasında tanımlanıyor.
Gözler kapanıp derin nefes alındığında ve dış dünyadan alınan mental etkiler azaldığında Alpha boyutuna geçiyoruz.  Alpha dalgalarındayken yaptığımız işlerde başarımız artıyor.
Derin uyku ya da endişe ve korku halinde bu dalga hiç görülmüyor. Meditasyon, yoga, reiki, biyofeedback, frekans gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alpha boyutundadır.
Zihin açık ve uykunun derinliğine dalmadan önceki geçiş koridorunda hissettiğimiz
o duyguların yaşattığı huzur, ilginç bir şekilde dünyanın titreşimiyle aynı dalga boyunda.
TETHA
Frekansları 4 ile 8 arasında değişiyor ve stresin hiç olmadığı,derin iç dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanıyor.  Öğrenmenin en yüksek boyutuna geçmeden önce bu dalgada yaşıyoruz ve derin uykudan uyanırken açılan algılarımızın yaşattığı bir durumu temsil ediyor. Alacakaranlık boyutu ismi de kullanılıyor bu dalga boyu için. Yani aydınlanmadan önceki karanlık… Çok usta meditasyoncuların derin meditasyon halindeyken bu dalga boyunda olduğu tespit edilmiş. Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı bu frekansta sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor.
Özellikle ressam ve müzisyenlerin sanatsal üretimleri esnasında beyinlerinde Tetha boyutunun en yüksek, Alpha frekansının en düşük seviyede olduğu biliniyor (yani 7 ile 8 arası).
Yapılan bazı araştırmalara göre şifacıların Tetha bandında uzun süreli ve kontrollü olarak kalmayı başarmaları nedeniyle şifa yeteneklerinin geliştiği ortaya çıkmış.
BETA
13- 30 Hz arasında olduğu biliniyor ve uyanış frekansı olarak tanımlanıyor. Aktif öğrenme, uyanık olma, her şeyiyle hayatı yaşama, dinamizm, konsantrasyon, problem çözme hallerimizde
içinde bulunduğumuz dalga boyu olduğu için yaşamı temsil ediyor. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif uç duygulara varabiliyor.
DELTA
0; 4 frekansında bulunan dalga boyudur .Derin uyku ve anestezide iken olur. Dış dünyadan kopuş boyutudur. Bilinçsiz bir huzur halini yansıtır. Beynin en az çalıştığı döneme aittir ve bu dönemde büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise güzelleşmeyi ve dinç kalmayı sağlar.
Beyin Dalgalarımız Farkındalık Seviyemizi Belirler,
Farkındalık Seviyeleri de Hastalıklarımızı…
Zihniniz ne kadar hareketli ve meşgulse farkındalığınız o kadar azalır. Ego bu bilinç seviyesinin bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. Yapılan biyo-feedback çalışmalarında görülen
şudur: beyin dalgaları alfaya doğru yavaşlarken, endişelerimiz azalır, bilgilere açık hale geliriz ve farkındalığımız artar. Bilinçaltında saklanan bilgilere korkuyla yaklaşmazsınız.
Beyin dalgaları yavaşlarken tetaya yaklaşırken “Ego” ölmeye başlar ve kendi özünüzü farkedersiniz. Canlı cansız her varlık kendi frekansında titreşir. Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında yapıldı. Taşıdığımız bir sürü duygunun ve ruh halimizin,hastalıkların beynimizde titreşimsel bir karşılığı olduğunu öğrenmek ise yıllarımızı aldı.
“Ona âşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor; o kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim…”
“Duyduklarım beni o kadar rahatlattı ki bir denizde yüzüyor  gibiydim…”
“Öğrendiğim bu bilgi kafamda pek çok soru oluşturdu!”
“Karşıma çıkacak sonuçtan o kadar korkuyorum ki kalbim yerinden çıkacak!”
Yukarıdaki cümlelerin içinde saklı duyguların her birinde beynimiz, ayrı dalga boyunda frekanslarda titreşimler yayıyor. İsimlendirilen her dalga boyunun salınımı, duygu değişimleri
sırasında frekansını değiştiriyor.
Beyin Dalgaları Kontrol Edilip Değiştirilebilir mi?
Beyin dalgaları, duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değişirmiş gibi görünse de o titreşimleri bilinçli ve istediğimiz yönde kontrol edip değiştirebileceğimiz ve kendimizi
istediğimiz duygu frekansına çekmeyi başarabileceğimiz gibi bir gerçek de mevcut.
Bunu nasıl yapabileceğimiz aslındayine kendi titreşimlerimizin içinde saklı bir bilgi. Sadece o frekansı duyabilmeyi ve ayırt etmeyi başaracak bilime ve bilgeliğe ulaşmanın zamanını
kendimizde yakalayabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu zaman farklı Hz’lerde pek çok titreşimin içinde kayboluyoruz.
Özellikle de 30 Hz civarında dolaşıyor tüm dünya. Yani şiddet, savaş, bencillik ve paylaşımsızlık frekansında; günlük hayatımızda genellikle küçücük şeylere takılıp, öfkeleniyor,
hırslanıyor, kıskanıyor, geriliyor, üzülüyoruz. Sevgi, sadakat, şefkat, minnet, huzur, neşe gibi duygulara pek kulak vermiyoruz.
Düşüncelerimizin bütün bu çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji alanı oluşuyor. Bu enerji alanı anlık değişimlerle, ruh ve vücut sağlığımızı yansıtıyor gözle görünmese de. Son yıllarda alternatif tıp alanı altında kabul edilen enerji dengeleme yöntemlerini kullanarak tedavi sağlama tekniklerinin sayısı epeyce arttı ve gitgide bilimsel olarak desteklenmeye başlandı. Tedaviye yardımcı olduğu iddia edilen meditasyon, reiki ve NLP çalışmaları,  artık bilimsel tedavilerin yanında yardımcı
olarak yer almaya başladı. Amerika’da pek çok hastanede bu konuda ciddi ve resmi uygulamalar yapılıyor. Türkiye’de de bu tür yardımcı  yöntemlere olumlu bakılıyor ve düzenleme yapılıyor 2014 yılının Ekim ayından bu yana.
Beyin dalgalarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesi için reiki ve meditasyondan daha farklı  bir yöntem olan Neurofeedback yöntemini kullanarak stres, kilo problemi, obesite , alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı, kronik ağrılı hastalıklarda  destek yöntem olarak kullanıldığı  merkezler de açılmaya başlandı.Meditasyon, yoga, reiki, Neurofeedback  adı ne olursa olsun bütün bu yöntem ve tekniklerin peşinde olduğu tek bir amaç var: Beyin dalgalarını istenilen frekansa çekebilmek ve
uygun dalga boyunun titreşimsel ışınımını yakalayarak DNA üzerinde pozitif değişiklik aratabilmek.
Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.
Unutmayın lütfen  hayatımızı yöneten, yönlendiren genlerimiz değil, zihnimizdir.
Düşünceleriniz dikkat edin, ne düşünürsek oyuz.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…
Dr. Gönül Ateşsaçan

Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.


BEYİN DALGALARI

 images[1]
Beyin dört ana dalga boyunda titreşir. Alpha, Tetha, Beta,Delta  adlı dört ana dalganın hangisinde hangi duyguda ve durumda olduğumuz artık rahatlıkla tespit edilebiliyor.
ALPHA
7. 5; 12 Hz arasında değişen Alpha dalgaları; rahatlığın,
farkındalığın, sakin ve huzurlu kavrayışın, uykunun ilk evrelerinin
dalgaları olarak tanımlanıyor.
Sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada
en uygun titreşimlerin olduğu bu dalga boyu, dünyamızın da ölçülen frekansıyla aynı. Dünyanın manyetik frekansına; Shumann frekansı deniyor ve 7, 8 ile 8 arasında tanımlanıyor.
Gözler kapanıp derin nefes alındığında ve dış dünyadan alınan mental etkiler azaldığında Alpha boyutuna geçiyoruz.  Alpha dalgalarındayken yaptığımız işlerde başarımız artıyor.
Derin uyku ya da endişe ve korku halinde bu dalga hiç görülmüyor. Meditasyon, yoga, reiki, biyofeedback, frekans gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alpha boyutundadır.
Zihin açık ve uykunun derinliğine dalmadan önceki geçiş koridorunda hissettiğimiz
o duyguların yaşattığı huzur, ilginç bir şekilde dünyanın titreşimiyle aynı dalga boyunda.
TETHA
Frekansları 4 ile 8 arasında değişiyor ve stresin hiç olmadığı,derin iç dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanıyor.  Öğrenmenin en yüksek boyutuna geçmeden önce bu dalgada yaşıyoruz ve derin uykudan uyanırken açılan algılarımızın yaşattığı bir durumu temsil ediyor. Alacakaranlık boyutu ismi de kullanılıyor bu dalga boyu için. Yani aydınlanmadan önceki karanlık… Çok usta meditasyoncuların derin meditasyon halindeyken bu dalga boyunda olduğu tespit edilmiş. Derin düşünüş ve sezgisel kuvvetin en canlandığı bu frekansta sanatsal yeteneklerin zirveye çıktığı düşünülüyor.
Özellikle ressam ve müzisyenlerin sanatsal üretimleri esnasında beyinlerinde Tetha boyutunun en yüksek, Alpha frekansının en düşük seviyede olduğu biliniyor (yani 7 ile 8 arası).
Yapılan bazı araştırmalara göre şifacıların Tetha bandında uzun süreli ve kontrollü olarak kalmayı başarmaları nedeniyle şifa yeteneklerinin geliştiği ortaya çıkmış.
BETA
13- 30 Hz arasında olduğu biliniyor ve uyanış frekansı olarak tanımlanıyor. Aktif öğrenme, uyanık olma, her şeyiyle hayatı yaşama, dinamizm, konsantrasyon, problem çözme hallerimizde
içinde bulunduğumuz dalga boyu olduğu için yaşamı temsil ediyor. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif uç duygulara varabiliyor.
DELTA
0; 4 frekansında bulunan dalga boyudur .Derin uyku ve anestezide iken olur. Dış dünyadan kopuş boyutudur. Bilinçsiz bir huzur halini yansıtır. Beynin en az çalıştığı döneme aittir ve bu dönemde büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise güzelleşmeyi ve dinç kalmayı sağlar.
Beyin Dalgalarımız Farkındalık Seviyemizi Belirler,
Farkındalık Seviyeleri de Hastalıklarımızı…
Zihniniz ne kadar hareketli ve meşgulse farkındalığınız o kadar azalır. Ego bu bilinç seviyesinin bir fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. Yapılan biyo-feedback çalışmalarında görülen
şudur: beyin dalgaları alfaya doğru yavaşlarken, endişelerimiz azalır, bilgilere açık hale geliriz ve farkındalığımız artar. Bilinçaltında saklanan bilgilere korkuyla yaklaşmazsınız.
Beyin dalgaları yavaşlarken tetaya yaklaşırken “Ego” ölmeye başlar ve kendi özünüzü farkedersiniz. Canlı cansız her varlık kendi frekansında titreşir. Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında yapıldı. Taşıdığımız bir sürü duygunun ve ruh halimizin,hastalıkların beynimizde titreşimsel bir karşılığı olduğunu öğrenmek ise yıllarımızı aldı.
“Ona âşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor; o kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim…”
“Duyduklarım beni o kadar rahatlattı ki bir denizde yüzüyor  gibiydim…”
“Öğrendiğim bu bilgi kafamda pek çok soru oluşturdu!”
“Karşıma çıkacak sonuçtan o kadar korkuyorum ki kalbim yerinden çıkacak!”
Yukarıdaki cümlelerin içinde saklı duyguların her birinde beynimiz, ayrı dalga boyunda frekanslarda titreşimler yayıyor. İsimlendirilen her dalga boyunun salınımı, duygu değişimleri
sırasında frekansını değiştiriyor.
Beyin Dalgaları Kontrol Edilip Değiştirilebilir mi?
Beyin dalgaları, duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değişirmiş gibi görünse de o titreşimleri bilinçli ve istediğimiz yönde kontrol edip değiştirebileceğimiz ve kendimizi
istediğimiz duygu frekansına çekmeyi başarabileceğimiz gibi bir gerçek de mevcut.
Bunu nasıl yapabileceğimiz aslındayine kendi titreşimlerimizin içinde saklı bir bilgi. Sadece o frekansı duyabilmeyi ve ayırt etmeyi başaracak bilime ve bilgeliğe ulaşmanın zamanını
kendimizde yakalayabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çoğu zaman farklı Hz’lerde pek çok titreşimin içinde kayboluyoruz.
Özellikle de 30 Hz civarında dolaşıyor tüm dünya. Yani şiddet, savaş, bencillik ve paylaşımsızlık frekansında; günlük hayatımızda genellikle küçücük şeylere takılıp, öfkeleniyor,
hırslanıyor, kıskanıyor, geriliyor, üzülüyoruz. Sevgi, sadakat, şefkat, minnet, huzur, neşe gibi duygulara pek kulak vermiyoruz.
Düşüncelerimizin bütün bu çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji alanı oluşuyor. Bu enerji alanı anlık değişimlerle, ruh ve vücut sağlığımızı yansıtıyor gözle görünmese de. Son yıllarda alternatif tıp alanı altında kabul edilen enerji dengeleme yöntemlerini kullanarak tedavi sağlama tekniklerinin sayısı epeyce arttı ve gitgide bilimsel olarak desteklenmeye başlandı. Tedaviye yardımcı olduğu iddia edilen meditasyon, reiki ve NLP çalışmaları,  artık bilimsel tedavilerin yanında yardımcı
olarak yer almaya başladı. Amerika’da pek çok hastanede bu konuda ciddi ve resmi uygulamalar yapılıyor. Türkiye’de de bu tür yardımcı  yöntemlere olumlu bakılıyor ve düzenleme yapılıyor 2014 yılının Ekim ayından bu yana.
Beyin dalgalarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesi için reiki ve meditasyondan daha farklı  bir yöntem olan Neurofeedback yöntemini kullanarak stres, kilo problemi, obesite , alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı, kronik ağrılı hastalıklarda  destek yöntem olarak kullanıldığı  merkezler de açılmaya başlandı.Meditasyon, yoga, reiki, Neurofeedback  adı ne olursa olsun bütün bu yöntem ve tekniklerin peşinde olduğu tek bir amaç var: Beyin dalgalarını istenilen frekansa çekebilmek ve
uygun dalga boyunun titreşimsel ışınımını yakalayarak DNA üzerinde pozitif değişiklik aratabilmek.
Korku ve stres, hücrelerin kendisini yenilemesini önlüyor.
Unutmayın lütfen  hayatımızı yöneten, yönlendiren genlerimiz değil, zihnimizdir.
Düşünceleriniz dikkat edin, ne düşünürsek oyuz.
Sağlıkla, sevgiyle kalın…
Dr. Gönül Ateşsaçan

528 Hz frekansı tüm evreni şifalandıracak kapasitede mucizevi titeşimlere sahiptir. DNA onarıcı gücü vardır.


12033235_10153822798583072_4397924268372836699_n[1]
Titreşimlerin İyileştirici Gücü…
Meksika Körfezinde ses dalgalarıyla yapılan bir çalışma ile körfezin pis suyu büyük ölçüde ve hatta 1 günde temizlenerek tekrar yunusların geldiği ve balıkların çoğaldığı görülmüştür.
Sevgi frekansı olarak adlandırılan 528 Hz titreşimleri, varolan herşeyin kalbine dokunabiliyor. Tüm varlıkların kendine has titreşimleri var, hatta içimizdeki organların da ayrı ayrı titreşimleri olduğu hesaplanmış durumda. Qigong’un ileri seviye ses tonlaması çalışmalarında bu organlara “chanting” dediğimiz ses dalgalarıyla titreşim gönderiyoruz ve bu organlardaki hücrelerin titreşerek iyileşmesini sağlıyoruz. Ses tonlamasına destek olarak dinlediğiniz müziklerin de uygun frekansta olması şifaya destek olabiliyor.
Nedir bu titreşimler?
337 Hz: Kan dolaşımını düzene sokar
537 Hz: Endokrin sistemini düzene sokar (büyüme, gelişme, cinsellik, metabolisma ilşe alakalı hormonal denge)
625 Hz: Böbrek fonksiyonları
635 Hz. Hipofiz bezi (pituary)
654 Hz: Pankreas
662 Hz: Epifiz bezi (pineal)
696 Hz: Kalp
751 Hz: Karaciğer
763 Hz: Tiroid
764 Hz: Sinir sistemi
835 Hz: Bağışıklık sistemi
1335 Hz: Adrenalin, stresle mücadele
1565 Hz: Ruhsal şifa
—————
528 Hz frekansı tüm evreni şifalandıracak kapasitede mucizevi titeşimlere sahiptir. DNA onarıcı gücü vardır. 396 Hz korkulardan arınmamıza, 741 Hz farkındalığın artmasına ve uyanışa geçmemize, 582 Hz ruhumuzla bağlantıya geçmeye yarar.
—————–
DNA’yı Onaran İyileştirici Frekans– 528 hz
Harvard mezunu ödüllü doktor Dr. Horowitz’e göre sevginin özel renk ve sesleri mevcut. Eğer bu doğru frekansta yayın yapılırsa, kalplerin açık olmasına, barışın sağlanmasına ve şifanın hızlandırılmasına yardımcı olabilir. Sevgi frekansının 528 Hz olduğu ve bunun da 6 yaratıcı frekans arasında yer aldığı ispatlanmış durumda. Bu 528-frekansı notada Mi notasına denk gelir ve Latincede “Mi-ra-gesterum” sözünden çıkar, anlamı ise “mucize”dir. Mi-528 tepe çakrayı temsil eder. Genetik mühendisleri DNA onarımını bu frekansı kullanarak yaparlar.
Normalde notalarda kullandığımız Si, genel kullanımda 523.3 Hz iken, DNA onarımı esnasında bunu 528 Hz’e çıkararak kullanırlar. Bu antik zamanlardan kalma Solfej Skalasıdır.
Modern bilimde vücuttaki elektromanyetik alanlar (Aura) bir takım biyolojik süreçler esnasında gözlenir, hücrelerin bölünüp yenilenmesi gibi… Antik çağlarda, Gregoryanlarda, Himalaya, Moğol yada Tibet yerlilerinde şifa amaçlı kullanılan müzik aletlerinin de aynı frekansı çıkardığı tespit edilmiştir. Yine ağızdan çıkarılan ses tonlamalarının da aynı frekansa denk gelmesi şaşırtıcı olmamalı. Bu, vücuttaki resonansı artırıp titreşimlerin belli bir seviyenin üzerine çıkmamasına yardımcı olur. Bu sayede sadece şifa bulamkla kalmaz, doğa üstü sayılabilecek bir takım gizli kalmış yetilere de kavuşmuş oluruz.
kaynak: Mevlana sevgi yolu

25 Haziran 2016 Cumartesi

PRATIK BIR CHACKRA ACMA YONTEMI.




Chackra noktalariniza uygulayacaginiz ilk 3 dakikalik dayanabileceginiz sicaklikta sicak su masaji yapilacak dairesel yonde ve hemen arkasindan 1 dakikalik soguk su masaji ile devam edilecek ve bunlar bir kez tekrar edilecek her dus alindiginda.
Ust chackra dan (crown ) baslayip once on chackra’lar tamamlanacak. Sonunda gobek noktasindan buyuyen dairelerle Karin bolgesinin tamami ( sindirim sitemi) dairesel olarak masajlanacak.Sonrada arka chackralarda ( kafa arkasi, boyun, sirt, bel ,kuyruk ) ayni masaj deam edecek. Butun masaj sicak su icin 3, soguk su icinse 1 dakika icinde yapilacak. Ilk 2/3 gun icin ozellikle sirt bolgenizi yaparken zorlanacaksiniz soguk suya gectiginizde ama alistiktan sonra bir daha omur boyu yapmadan edemeyeceginiz bir guzel aliskanliga sahip olacaksiniz ve inaniyorumki beni hatirlayacaksiniz . Iki haftalik duzenli masaj ile butun chackra noktalarinizin acilma ihtimali cok ama cok yuksektir.Chackralariniz acildiginda evren enerjisi nin dolasimi saglanmis olacak ve evrenle bir ahenk icerisinde yasamaya baslayacaksiniz.
Nefes meditasyonundan sonra yine bedava olan bu masaj terapisi insan sagligi icin cok onemlidir. Lutfen kendinizi sevin. 

PRATIK BIR CHACKRA ACMA YONTEMI.




Chackra noktalariniza uygulayacaginiz ilk 3 dakikalik dayanabileceginiz sicaklikta sicak su masaji yapilacak dairesel yonde ve hemen arkasindan 1 dakikalik soguk su masaji ile devam edilecek ve bunlar bir kez tekrar edilecek her dus alindiginda.
Ust chackra dan (crown ) baslayip once on chackra’lar tamamlanacak. Sonunda gobek noktasindan buyuyen dairelerle Karin bolgesinin tamami ( sindirim sitemi) dairesel olarak masajlanacak.Sonrada arka chackralarda ( kafa arkasi, boyun, sirt, bel ,kuyruk ) ayni masaj deam edecek. Butun masaj sicak su icin 3, soguk su icinse 1 dakika icinde yapilacak. Ilk 2/3 gun icin ozellikle sirt bolgenizi yaparken zorlanacaksiniz soguk suya gectiginizde ama alistiktan sonra bir daha omur boyu yapmadan edemeyeceginiz bir guzel aliskanliga sahip olacaksiniz ve inaniyorumki beni hatirlayacaksiniz . Iki haftalik duzenli masaj ile butun chackra noktalarinizin acilma ihtimali cok ama cok yuksektir.Chackralariniz acildiginda evren enerjisi nin dolasimi saglanmis olacak ve evrenle bir ahenk icerisinde yasamaya baslayacaksiniz.
Nefes meditasyonundan sonra yine bedava olan bu masaj terapisi insan sagligi icin cok onemlidir. Lutfen kendinizi sevin. 

Niyet ve Arzu Yasası'.



Deepak Chopra bu yasayı şöyle anlatıyor;
'Eski bilgeler 'Ben O'yum, sen O'sun, her şey 'O ve O'ndan başka da bir şey yok' demişlerdir. Bedeniniz evrenin bedeninden ayrı değildir.
Mekanik kuantum seviyesinde kesin, net köşe ve sınırlar yoktur. Sinir sisteminiz kendi kuantum alanınızdaki enerji ve bilgi içeriğinin farkına varır ve siz bedeninizde kendini hissettiren bu içeriği bilinç ve farkındalıkla değiştirebilirsiniz'. Daha basit bir anlatımla; niyet ve arzularınızla, bilinçli olarak çevrenizin ve dünyanızın enerjisini, içeriğini değiştirebilirsiniz.
Bu da isteklerinize kavuşmanızı sağlar.
Burada en birincil hareket 'dikkat'. Dikkat enerjiyi verir, niyet ise dönüştürür. Yaniiii, dikkatinizi yaşamınızda neye yönlendirirseniz o gelişir, o büyür ve onu deneyimlersiniz.
Dikkatinizi uzaklaştırdığınız şeyler ise solar, kaybolur, yok olur.

Arzularının listesini yap!

'Niyet' sonsuz bir planlama ve organize etme gücüne sahiptir. Niyet hayat orkestranızın şefidir.
'Ha bu arada gerçek bir niyet olmadan arzu işe yaramaz' diyor Chopra 'Çünkü niyet sonuca bağlı olmayan bir arzudur. Şimdinin farkındalığı ile yapılan eylem en güçlü etkiyi doğurur'.
Sonuç odaklı değil, şimdide niyetinize odaklı olmanız gerekiyor özetle.
Gördüğünüz gibi yine 1. yasaya dönüyoruz. Çünkü şimdide olmadığın sürece, arzu ve niyet yasasını da uygulayamıyorsunuz. Bütün yasalar sırasıyla birbirine bağlı. Müthiş bir sistem.

Gelelim 'Niyet ve Arzu Yasası'nı nasıl uygulayacağımıza;

1. Tüm arzularınızın listesini yapacak, bu listeyi daima yanınızda taşıyacaksınız.
Sessizliğe girmeden, meditasyona başlamadan önce bu listeye bakacaksınız. Geceleri uyumadan, sabah uyanınca da bu listeye bakacaksınız.

2. Listenizdeki dileklerinizi özgür bırakacak ve üretkenlik haznenize teslim edeceksiniz.
Yani işler ters gittiğinde kurcalamak, kurmak, paniklemek, olumsuzluğa düşmek yok. Bunun bir kozmik plan olduğunu, işlerin böyle de yolunda olduğunu kabul etmek var.

3. Tüm eylemlerinizde 'şu anın' farkındalığını uygulamaya çalışın ve kendinize birinci yasayı hatırlatın. Problemlerin şu anı bozmasına izin vermeyin. Şimdiyi olduğu gibi kabul edin.
Ben size söyleyeyim sevgili 'kişisel gelişimci' okurlar. Ben bu kitabı alıp yaşam koçum yaptım, yürekten inandım, sizinle paylaşmayı görev bildim.
Tüm dikkatimi verdiğimde, hadiseden kırılmalar -kopmalar yaşadığım anları fark ederek yine bu yasalara dönerek yaptığım çalışmalar hayatımı nasıl tatlı tatlı değiştiriyor anlatamam.

Sadece bilme hali yetmiyor, bildiğini uygularsan, tembelliği, umutsuzluğu bırakır sımsıkı sarılırsan mucizeler başlıyor

11 Haziran 2016 Cumartesi

15 Maddeyle Nesilleri Müzik Yoluyla Kontrol Eden Frekans: A=440 Hz

March 20, 2016
Duygularımıza tercüman olan, ona eşlik eden hatta duygularımızı değiştiren yegane şeydir müzik. İlkel kabilelerde yaşayanlardan, uzay istasyonlarındaki insanlara kadar herkes her koşulda müzik dinleyebilir, dinlemek ister.
‘Müzik ruhun gıdasıdır’ tabiri de kulağımıza aşina olduğu kadar yavan değildir aslında. Müzikteki farklı frekanslar insanı mutlu edebilir, rahatlatabilir, sinirlendirebilir ve strese sokabilir. Ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin su moleküllerini değiştirebildiğini biliyoruz. Vücudumuzun %80’ni suyla kaplı olduğundan, müzikten fiziksel olarak etkilenmemek de çok zor bir durum.
Peki şuan TV’de, radyoda, dinlediğimiz her müziğin altında bir komplonun yattığından bahsetsek? Ersin İpek, hazırladığı yazıda, bu komplonun nasıl çıktığını ve bu zamana kadar nasıl ilerlediğini anlatıyor. Biz de sizin için, bu yazıdan hareketle zehirli müziğin detaylarını listeleyelim istedik.
İşte bizi müzikle zehirleyen frekans: A=440 Hz

1. Sevgiyi temsil eden 528 Hz varken neden 440 Hz?

528hz-love
528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı?

2. Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı


Bu sabitlemeyi ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu yaptı. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.

3. Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) bastırıldı

444-hz
Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.

4. Müzik aletleri ve sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor

Rothschild-family
1770’de dünyanın en soylu ailelerinden Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.

5. Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir


Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.

6. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı


Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı. 2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.

7. İlk çalışmalar Elvis, İngiliz grup British Invaders ve Beatles’la başladı


Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar.

8. 1. Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından radyo tekeli kuruldu

Rockefeller
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edildi. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu.

9. 1938’de dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı


1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.

10. NBC ve CBS halkın üzerinde deneysel çalışmalar yaptı

experiment
NBC ve CBS, kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.

11. A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından 2. Dünya Savaşında kullanıldı

ses-savası
Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin istememesine rağmen bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.

12. Bu titreşimler, beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyor

deney
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.

13. “Şeytanın İntervali”

interval
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkmasıydı. Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.

14. Duyarlı müzisyenler akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı


Günümüzde pek çok aklı başında müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.

15. Her organa ait özel ses tonlamaları var

uzak-dogu-ses
Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Bu uygulama ise uzak doğuda A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimlerle yapılır. Kişi tüm stresinden arınır, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda eder.

BOSNA PİRAMİDİNDE İMKANSIZ DENİLEBİLECEK DÜZEYDE ENERJİ TESPİT EDİLDİ!


Geçmiş uygarlıklar piramitleri enerji üretsinler diyemi inşa ettiler? Yeni elde edilen bulgular cevabın bu yönde olduğuna işaret ediyor.Uluslararası bir fizisit grubu, araştırmacıların ve bilim insanlarının imkansız olduğunu düşündükleri bir keşfi Bosna Piramidinde yaptılar. Güneş Piramidinde (Ay piramidide vardır. Piramitleri keşfeden kişi bu isimleri vermiştir.) Piramitten yukarıya doğru giden bir enerji ışını keşfedildi. Ölçümler sonucunda enerjinin ışınının çapının 4 buçuk metre, frekansının ise 28KHZ olduğu ortaya çıktı. Işın devamlı bir şekilde orada olmakla beraber aşağıya yani piramide doğru ve yukarıya gökyüzüne doğru haraket etmektedir. Bu son detay ,bildiğimiz fizik kurallarına aykırı ve imkansız olarak nitelenmektedir.Ekibe göre ,keşif, antik çağın yapı inşa edicilerinin burada, bugün bile hala çalışmakta olan bir enerji hareket makinası yaptıklarına işaret ediyor. Ancak asıl soru, geçmişte ve/veya günümüzde bu enerjinin ne amaçla kullanıldığıdır. Umalımda araştırmacılar yeni bilgiler ve bulgular etsinde, daha ayrıntılı ve önemli sonuçlara ulaşalım.Buraya kadar piramtle ilgili haberi verdik. Şimdi biraz daha ayrıntısıyla tanıyalım bu yapı kompleksini. Bosna Piramitleri tesadüf eseri 2005 yılında keşfedildi. Bosna başkentinin 30 km. kuzeyindeki Visoko şehri yakınlarında bulunmaktadırlar.
Bu piramitler Avrupa kıtasında keşfedilen ilk piramitler olma özelliğini kazanmıştır. Toplam 5 piramit keşfedilmiştir aynı bölgede.(Adları: Güneş,ay,ejderha,Dünya ana ve aşk piramitleridir) Bu alanda bir çok tümülüs ve çok büyük yeraltı labirentleride bulunmaktadır. Keşif tarhi bir keşiftir. Erken Avrupa tarihini değiştirmek için yeterli özellikleri vardır.
1- Bunlar Avrupada keşfedilen ilk piramitlerdir.
2- Bu alanda dünyanın en yüksek piramidi bulunmaktadır. Tam 220 metreden biraz fazladır. Mısır'daki büyük piramit ise 147 metre yüksekliğindedir.
3- Bosna enstütüsüne göre , Güneş piramidi kozmik kuzeyi en doğrulukla veren piramittir. Hatası 0 derece 0 dakika 12 saniyedir.
4- Bosna Güneş Piramidi ekstra konstantre bloklardan yapılmıştır. Bu şu demektir. Son derece sert (133MPs) ve çok düşük su emme özellikli (Binde 1).
5- Piramidin yapısında yapılan Radyokarbon testleri sonunda, aşağı yukarı 12 Bin yıllık olduğu tespit edilmiştir. Piramidin terasları ise 10.350 yıllıktır (50 yıl sapma olabilir). Buda demek oluyorki Bosna Piramitleri gezegenimizdeki bilinen eski piramitlerdir.
6- Piramitlerin bulunduğu vadideki yer altı tünellerinin uzunluğu 16 kilometreyi bulmaktadır. Ayrıca bir çok büyük odalarda mevcuttur.
7- Yeraltı labirentlerinde toplam ağırlığ 9 ton olan seramik eşyalar bulunmuş olup, bu antik uygarlıklara ait şimdiye kadarki en büyük buluntudur.Bosna Piramitleriyle ilgili buluntular ve veriler bununlada sınırlı değil. Burada dünyanın en yüksek tümülüsüde bulunmuştur. Yüksekliği 61 metredir.
2011 yılında yapılan elektromanyetik ölçümlerin gösterdiğine göre tünellerdeki negatif radyasyon seviyesi Sıfır. Bunun yanında tünellerde teknik radyasyon (enerji hatları yani kablolar ve/veya diğer teknolojiler) ve kozmik radyasyon izine rastlanmadı.Seramik kaplamalar öyle bir yerleştirilmiştiki negatif enerjiyi pozititif enerjiye çevirmektedir. Burada yapılan deneyler göstermektedirki, bu yeraltı labirentleri dünyadaki en güvenli yeraltı yaplarıdır (pozitif enerji konusunda )ve buda insan vücudunun iyileşmesinde ve yenilenmesinde ideal bir ortamdır.200 yıldan beri Mısır bilimcileri piramitlerin gerçek amacını çözemezken,sadece 6 yılda Bosna piramit kompleksinin, fizik,enerjik ve ruhsal boyutları ortaya çıkarılmıştır.Bosna piramitleri 2005-2011 yılları arasında 500.000 turist tarafından ziyaret edildi.Her yıl uluslararası yaz kamplarından 6 kıtadan 500 gönüllü çalışmalara katılmaktadır. Yukarıdaki fotoğraf Ay Piramidinde yapılan çalışmalardan birini göstermektedir.

BOSNA PİRAMİDİNDE İMKANSIZ DENİLEBİLECEK DÜZEYDE ENERJİ TESPİT EDİLDİ!


Geçmiş uygarlıklar piramitleri enerji üretsinler diyemi inşa ettiler? Yeni elde edilen bulgular cevabın bu yönde olduğuna işaret ediyor.Uluslararası bir fizisit grubu, araştırmacıların ve bilim insanlarının imkansız olduğunu düşündükleri bir keşfi Bosna Piramidinde yaptılar. Güneş Piramidinde (Ay piramidide vardır. Piramitleri keşfeden kişi bu isimleri vermiştir.) Piramitten yukarıya doğru giden bir enerji ışını keşfedildi. Ölçümler sonucunda enerjinin ışınının çapının 4 buçuk metre, frekansının ise 28KHZ olduğu ortaya çıktı. Işın devamlı bir şekilde orada olmakla beraber aşağıya yani piramide doğru ve yukarıya gökyüzüne doğru haraket etmektedir. Bu son detay ,bildiğimiz fizik kurallarına aykırı ve imkansız olarak nitelenmektedir.Ekibe göre ,keşif, antik çağın yapı inşa edicilerinin burada, bugün bile hala çalışmakta olan bir enerji hareket makinası yaptıklarına işaret ediyor. Ancak asıl soru, geçmişte ve/veya günümüzde bu enerjinin ne amaçla kullanıldığıdır. Umalımda araştırmacılar yeni bilgiler ve bulgular etsinde, daha ayrıntılı ve önemli sonuçlara ulaşalım.Buraya kadar piramtle ilgili haberi verdik. Şimdi biraz daha ayrıntısıyla tanıyalım bu yapı kompleksini. Bosna Piramitleri tesadüf eseri 2005 yılında keşfedildi. Bosna başkentinin 30 km. kuzeyindeki Visoko şehri yakınlarında bulunmaktadırlar.
Bu piramitler Avrupa kıtasında keşfedilen ilk piramitler olma özelliğini kazanmıştır. Toplam 5 piramit keşfedilmiştir aynı bölgede.(Adları: Güneş,ay,ejderha,Dünya ana ve aşk piramitleridir) Bu alanda bir çok tümülüs ve çok büyük yeraltı labirentleride bulunmaktadır. Keşif tarhi bir keşiftir. Erken Avrupa tarihini değiştirmek için yeterli özellikleri vardır.
1- Bunlar Avrupada keşfedilen ilk piramitlerdir.
2- Bu alanda dünyanın en yüksek piramidi bulunmaktadır. Tam 220 metreden biraz fazladır. Mısır'daki büyük piramit ise 147 metre yüksekliğindedir.
3- Bosna enstütüsüne göre , Güneş piramidi kozmik kuzeyi en doğrulukla veren piramittir. Hatası 0 derece 0 dakika 12 saniyedir.
4- Bosna Güneş Piramidi ekstra konstantre bloklardan yapılmıştır. Bu şu demektir. Son derece sert (133MPs) ve çok düşük su emme özellikli (Binde 1).
5- Piramidin yapısında yapılan Radyokarbon testleri sonunda, aşağı yukarı 12 Bin yıllık olduğu tespit edilmiştir. Piramidin terasları ise 10.350 yıllıktır (50 yıl sapma olabilir). Buda demek oluyorki Bosna Piramitleri gezegenimizdeki bilinen eski piramitlerdir.
6- Piramitlerin bulunduğu vadideki yer altı tünellerinin uzunluğu 16 kilometreyi bulmaktadır. Ayrıca bir çok büyük odalarda mevcuttur.
7- Yeraltı labirentlerinde toplam ağırlığ 9 ton olan seramik eşyalar bulunmuş olup, bu antik uygarlıklara ait şimdiye kadarki en büyük buluntudur.Bosna Piramitleriyle ilgili buluntular ve veriler bununlada sınırlı değil. Burada dünyanın en yüksek tümülüsüde bulunmuştur. Yüksekliği 61 metredir.
2011 yılında yapılan elektromanyetik ölçümlerin gösterdiğine göre tünellerdeki negatif radyasyon seviyesi Sıfır. Bunun yanında tünellerde teknik radyasyon (enerji hatları yani kablolar ve/veya diğer teknolojiler) ve kozmik radyasyon izine rastlanmadı.Seramik kaplamalar öyle bir yerleştirilmiştiki negatif enerjiyi pozititif enerjiye çevirmektedir. Burada yapılan deneyler göstermektedirki, bu yeraltı labirentleri dünyadaki en güvenli yeraltı yaplarıdır (pozitif enerji konusunda )ve buda insan vücudunun iyileşmesinde ve yenilenmesinde ideal bir ortamdır.200 yıldan beri Mısır bilimcileri piramitlerin gerçek amacını çözemezken,sadece 6 yılda Bosna piramit kompleksinin, fizik,enerjik ve ruhsal boyutları ortaya çıkarılmıştır.Bosna piramitleri 2005-2011 yılları arasında 500.000 turist tarafından ziyaret edildi.Her yıl uluslararası yaz kamplarından 6 kıtadan 500 gönüllü çalışmalara katılmaktadır. Yukarıdaki fotoğraf Ay Piramidinde yapılan çalışmalardan birini göstermektedir.

MADDİ BOLLUK / ZENGİNLİK


Maddi ihtiyaçlarını karşılamak için sezgilerini takip et. Meleklerin sana sezgilerin yolu ile mesaj gönderiyor.
 
Bu sezgiler genellikle içsel bir biliş, fısıltı yada parlak bir fikir olarak sana geliyor. Mesajları alınca egonu araya sokmadan çalışmaya başlamalısın. Unutma ki sadece dilek dileyip beklemek yetmez. Sezgilerini gerçekleştirmek için çaba harcamalı, her zaman denediğin yöntemlerin biraz dışına çıkmalısın.
 
Korku ve bütün endişelerinizi meleklerinize bırakın. Aklınıza parlak bir fikir geldiğinde ” _Hadi canım, işe yaramaz, çok zor nasıl olacak? ” gibi olumsuz olumlamalar ile kendi önünüze set çekmeyi bırakın.
 
Çalışma: Bolluk ve bereket ile ilgili konularda Baş Melek Ariel ile çalışabilirsiniz. Enerji rengi toz pembedir. Yaşam amacınız ve dileğiniz için gerekli olan her türlü desteği kendinize çekmenize yardımcı olacaktır.
 
” Sevgili Baş Melek Ariel lütfen maddi bolluğun ve bereketin bana akmasını engelleyen, önümde ki bütün engelleri sevgi ile şifalandır. ( Gözlerinizi kapatıp, elleriniz dizlerinizin üzerinde yukarıya doğru açık. Bacaklar çapraz olmayacak, ayaklar yere tam basacak şekilde, Tepe çakranızdan akan toz pembe bir ışık imgeleyin. Duru görüsü açık olanlar Beş Melek Ariel’in sevgi dolu renklerini yada kendisini çalışma sırasında görebilir, sıcak enerjisini içinizde hissedebilirsiniz. )
 
Tepe çakranızdan akan ve bütün enerjisel alanıza ve fiziksel bedeninize dolan toz pembe enerjiyi imgeleyin. Her türlü negatif blokajlarınızın çözülüp şifalandığını hissedene kadar ( en fazla 20 dk yeterlidir.) devam edin çalışmaya… Ardından da altın sarısı enerjisi ile bütün bolluğun bereketin ( paranın ) bütün auranızı ve fiziksel bedeninizi doldurduğunu hatta taştığını imgeleyin. (Ortalama 10 dk yeterlidir)..
 
Aldığınız her derin nefeste daha çok doluyorsunuz.. Derin ve uzun nefesler alıp yavaşça bırakın. Çalışmadan sonra bütün meleklerinize ve Beş Melek Airel’e teşekkür edin…”
 

Ve Öyle de Oldu .. Şükürler olsun …