24 Mayıs 2016 Salı

Video: Nasıl uyanırız?

Video: Nasıl uyanırız?


Ağustos 2014 tarihli Inlight TV videosunun metni

Eğer medyadan duyduklarınıza tepki duymanıza rağmen kendiniz araştırmıyor ve kendinize bunu yapacak saygıyı duymuyorsanız, o zaman hep uykuda kalacaksınız demektir. Farkındalığın başka aşamalarına geçemeyecek, dünyayı aslında olduğu haliyle anlayamayacak, bir keman gibi çalınacaksanız. Neler olduğuna dair hiçbirşeyden haberiniz yoksa, o zaman yeni doğmuş bebek kadar acizsiniz demektir. Bu nedenle bu konuda en önemli nokta ‘bilgi edinmek’tir. 

Bir bilgiden haberdar olduğunuz veya birisi bir bilgi verdiği zaman “Bu doğru değil, çünkü aslı budur” diyebildiğiniz, medyanın sakladığı gerçekleri görebildiğiniz zaman, üstü örtülen hikayelere karnınız tok demektir. Şimdi bu, Internet’te çok sık oluyor ve gün geçtikçe daha çok insan oyunun nasıl oynandığı konusundan haberdar oluyor. 

Dolayısıyla ‘uyanış’ın çok cepheli seviyeleri var. Bu bir seviye... Daha sonra ise, benlik duygunuzu, görünüşteki kadın veya erkek, şu ya da bu din, şu ya da bu milliyet, ırk, hayat hikayesi her neyse o benlik duygusundan kurtarmanız lazım. Biz bunlar değiliz, bunlar sadece deneyimlemekte olduğumuz birşey. Bir de üstelik deneyimimize isim veriyoruz. Joe Blogs, Ethel v.s.
Fransız filozof Pierre
Teilhard de 
Chardin
(1881-1955) şöyle demiş:
“Bizler, ruhsal 
deneyimler
yaşayan insanlar değil, 

insan deneyimi yaşayan
ruhsal varlıklarız”

Hepimiz biliyoruz ki, dünyada karaları bölen tek bir deniz var, ama biz ona hep farklı isimler veriyoruz. Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi, orada Atlantik Okyanusu v.s. gibi. Oysa hepsi aynı su. İşte Joe Bloggs ve Ethel Smith da aynı deniz suyuna verilen farklı isimler gibi. Filistinliler, İsralliler, Ruslar, Güney Afrikalılar, Amerikalılar, Afrikalı Amerikalılar, bunların hepsi aynı ‘Bilinç’ denizinin farkındalıkları, aynı ‘bilinç’ten geliyor. 

Eğer kendinizi; deneyiminiz, adınız, işiniz, ülkeniz, ırkınız, dininiz olarak görmez de, farklı bir deneyim yaşamakta olan farklı bir varlık olarak görürseniz, hayatınızda çok farklı şeyler olmaya başlar. Önce kendi gücünüz artar, artık “zavallı aciz ben” olmaktan çıkar, o deneyimi yaşamakta olan ‘güç’ olursunuz. 

Ayrıca bu; Filistinliler İsraillilere karşı, Ruslar Ukraynalılara karşı, bu din, şu dine karşı, bu politik parti, şu politik partiye karşı gibi çatışma, böl ve yönet kavramlarından da kurtulmaya başlarsınız, çünkü bunların hepsinin birer illüzyon olduğunun farkındalığına ulaşırsınız. Bunların hepsi, ‘böl ve yönet’ denilen, insanları birbirinden koparan ve onların hep aynı ‘bütün’ün farkındalığı oldukları halde, kendi doğalarını kavramadıkları için kendileriyle savaş halinde olmalarına neden olan “sistem”in dayatmalarıdır. Bu seviyede o insanlara “5 duyu insanları” deriz.

Kısaca ‘uyanış’ın çok sayıda farklı şekli vardır, ama birisi çıkıp da ‘ben uyandım’ derse, bu sadece kendisini yanıltmak olur. Yunanlı filozof Sokrat’ın dediği gibi“Bilgelik, ne kadar az şey bildiğimizi bilmektir”. Eğer ‘bilinç’inizi, bildiklerinizi, bileceklerinizin çok küçük bir parçası olduğunu bilmeye açarsanız, o zaman hep öğrenir, hep farkındalığınızı geliştirirsiniz, çünkü o işlemin olmasına izin verirsiniz. 

‘Bilmem gereken herşey bu din kitabının kapaklarının arasında” veya “bilmem gereken herşey bu bilim dergisinin kapaklarının arasında” derseniz, o zaman bir çekmecenin içindesiniz demektir. Hayatınızın sonuna kadar orada kalırsınız. Bu, herşeyi bildiğinizi düşünmek gibi bir küstahlığı bırakıp, yerine alçak gönüllülüğü koyduğunuz, sonra da bildiğimiz herşeyin, bilinecek olanın küçüçük bir kısmı olduğu düşüncesini benimsemeye başladığınız zamana kadar sürüp gider... 

Algılamamız neyse biz o’yuz... Neyi algılıyor ve neye niyet ediyorsak, kişisel realitemizi o tayin ediyor. Tam anlamıyla kendi bilincimizin bir yansımasıyız. – Zen Gardner


David Icke 2016 Dünya Turu

ŞİFANIN GELECEĞİ – RUHUNUZUN ŞİFA YETENEĞİNİ AKTİVE ETMEK BAŞMELEK RAFAEL


Dünyada yaşayan her insanın ister başka birinden, ister kendi içsel varlığından, isterse Yaratıcının Evreninden olsun şifa titreşimlerini alma ve kabul etme kabiliyeti vardır. Şifa almak Dünyadaki ya da içsel alemlerdeki her ruhun kutsal bir hakkıdır. Ayrıca her insanın kendi içlerinde bulunan şifa enerjilerini kendilerine ya da başkalarına aktarmanın o kişinin kutsal hakkı olduğunu anlamak da önemlidir. Bunun anlamı her insanın şifalanabileceği ya da her insanın şifacı olabileceğidir. Kutsal hakkınızın ve doğal yeteneğinizin farkına vardığınızda kendinizi güçlendirmiş olursunuz. Yaratıcının evreni her zaman size ya da sizin aracılığınızla başkalarına şifa frekansları göndermektedir. Bunu sadece kendinizi desteklemek için ya da ihtiyacı olan başkalarıyla paylaşmak için kabul etmek sizin seçiminizdir.
Pek çok insan şifacı olabilmek için ya da şifa enerjilerini ifade edebilmek için yönlendirilmeye ihtiyaçları olduğuna inanmaktadır. Bu konuda sizleri desteklemek için Dünyada ve içsel alemlerde pek çok organizasyon bulunmaktadır; onlar sizin kendi şifa kabiliyetinizin sorumluluğunu almak için sizlere derin bir anlayış sunarak cesaret vermektedirler. Onlar sizin kendi başınıza çalışabilmeniz için farkındalığınızı Yaratıcının evrenindeki belirli şifa enerjilerine odaklayabilirler. Bu yol şifacı olabilmek için belirli bir süre zarfında kabul edilmiş olan bir yoldu. Ancak şimdi yükselişin bu zamanında pek çok insan kendi kendilerine şifa kabiliyetlerinin ve ruhlarının kendileri için ortaya çıkarmak istediği şifa enerjilerinin farkına varmaktadır. Bu sizin kendi uyanışınızı ya da kutsal hakkınızın aktive olmasını hatırlamanıza benzer. Dünyanın ve insanlığın titreşimi belirgin bir şekilde hızlanmakta ve bu da insanların kendi gerçeklerini, doğal şifa yeteneklerini ve uyumlanmalarını hatırlamalarına neden olmaktadır.
Doğal şifa yeteneğiniz aktive olduğunda ısı artışı ya da ellerinizde, ayaklarınızda, göğüs bölgenizde, alnınızda ya da başınızın tepesinde karıncalanma gibi bir his deneyimleyebilirsiniz. Bu belirli zamanlarda ya da bazen tüm gün boyunca ortaya çıkabilir. Bedeninizin her bölgesinin şifa enerjisini açığa çıkarma yeteneği olduğunu hatırlayın. Enerjinin bedeninizde bir elektrik akımı gibi aktığını hissedebilirsiniz. Şifa yeteneğiniz uyandıkça tüm varlığınızın, tüm fiziksel bedeninizin açılıp genişlediğini bilin. Bu pek çok seviyede derin temizlenme, duyarlılık ve iç görünün artışı gibi durumları yaratabilir. Doğal şifa yeteneğiniz geçmiş ya da diğer yaşamlarınızdaki deneyimleriniz nedeniyle değil sizin kendi orijinal enerjilerinizden, varlığınızın özü ve gerçeğinden, Yaratıcının bir ifadesi olan ruhunuz nedeniyle uyanmaktadır. Pek çok insan diğer yaşamlarında kullandıkları şifa tekniklerini hatırlamaktadır ve bu hediyeleri bir defa daha bu yaşamda paylaşmak yönünde rehberlik almaktadır. Bununla birlikte yükselişin bu zamanında aktive olan ve uyanan şey ise sizin ruhunuzun şifa yeteneğidir. Bu, ruhunuzun titreşim gerçeği ile hizalanmış olan şifa yeteneğidir. Bu teknik pek çok yaşamda kullanmış olduğunuz şifa tekniği olabilir; bu, ruhunuz aracılığıyla size gelmiş olan en saf ifade formudur. Ayrıca ruhunuzun sizin aracılığınızla size kanallık ettiği başka şifa titreşimleri olabilir, sizi başkalarına hizmet etmeye izin veren bu titreşimlerin her birinin özel bir anlamı ve amacı olacaktır.
RUHUNUZUN ŞİFA YETENEĞİNİ AKTİVE ETMEK
Kendinizi bir şifacı olarak görün ya da görmeyin huzurlu bir meditasyon için uygun bir yere, mümkünse doğa içinde bir yere sessizce oturun.
Şöyle tekrar edin: “Ben şifacıyım, ruhumun şifa yeteneklerini kendimde topluyorum ve ifade ediyorum.” Başınızın tepesindeki ruh yıldızı çakranıza odaklanın, bu bölgeden nefes alın verin. Ruhunuzun enerjisine ve ruhunuzun doğal şifa yeteneğine bu bölgelerde ışık kaynağı olarak toplanmasına izin verin.
Daha sonra odağınızı ayaklarınızın altındaki dünya yıldızı çakranıza getirin, ruhunuzun enerjisinin bu bölgede toplandığını hissedene kadar bu bölgeyle nefes alın verin.
Şimdi ruhunuzun enerjisini hatırlayak zihninizi kalp çakranıza ya da yüksek kalp çakranıza odaklayın. Ruhunuzun sizi şifa yeteneğinize kutsal bir şekilde ilham vererek yönlendirmesine izin verip bu enerjiyi tüm yönlere yayın.
Ruhunuz hangisini ifade etmeyi istiyorsa, kendi ruhunuzun bir veçhesi olan ya da Yaratıcının evrenindeki bir şifa frekansı ile sizi anında hizalayabilir. Ruhunuz ifade etmek istediğiniz şifa enerjisini sizinle paylaşabilir ya da basitçe sizi bir gözlemci olmaya davet ederek enerjiyi varlığınıza akıtabilir. Bu egzersizi yaptıkça deneyiminizin ve anlayışınızın genişleyeceğini fark etmeniz önemlidir. Daha sonra varlığınızın üzerindeki etkisini daha iyi anlayarak bu enerjiyi kendi şifa yolculuğunuzu desteklemek için kullanabilirsiniz. Böylece ortaya çıkan enerjinin sorumluluğunu da almış olursunuz. Gerçekliğinizdeki herhangi bir durumu kolayca ve mükemmel bir şekilde şifalandırabileceğinize dair bir inanç açığa çıkacaktır.
Her insan doğal bir şifacıdır ve Yaratıcıyla hizalanmış olarak mükemmel bir şekilde şifalandırır.
Ruhunuzun şifa yetenekleri uyandıkça ruhunuz ifade etmek istediği belirli enerji frekanslarını sizin farkındalığınıza getirecektir. Bu da şu an Dünyada olmakta olan enerjetik geçişle bağlantılıdır. Dünyadaki çok sayıda uygarlık ve bölgeler boyunca insanlar farklı şifa tekniklerini kullanagelmiştir. Şifa frekansları ve şifa teknikleriyle ilgili bilgiler kullanıldıkları coğrafi bölgeler bağlamında kalmıştır. Dünya Ana şimdi herhangi bir coğrafi bölgede çapalanmış olan uygun tüm şifa frekanslarını ve tekniklerini aktive etme amacıyla kendi şifa enerjilerini göndermektedir. Bu tekniklerden bir kısmı unutulmuş ya da kaybolmuş olabilir. Şu anda eski zamanlara ait olan ve çok fazla ihtiyaç duyulan şifa frekanslarının ve anlayışlarının insanlığın bilinçli farkındalığına geri döndürülmesi için bir olanak vardır. Böylelikle insanlığın şifa ve özellikle de fiziksel bedeni iyileştirmek ile ilgili bilgisi ilerleyecek ve güçlü bir şekilde gelişecektir. Bu da fiziksel bedenin şifalanmasında destek olmak bağlamında yeni bir anlayış geliştirecek ve popüler hale gelip global ölçekte kabul edilebilecektir.
Dünya Ana, yükseliş işleminin bütünsel bir parçası olan ve hatırlanmaları gereken uygun şifa frekanslarının ve tekniklerinin aktive olmaları niyetiyle sizi tüm Dünyayı sarmak için ruhunuzun enerjisini açığa çıkarmaya davet ediyor.
Enerjetik olarak meditasyon aracılığıyla, bir zamanlar orada kullanılmış olan şifa frekanslarını ve tekniklerini almak ve kabul etmek için Dünyanın belirli bir bölgesine çekiliyor olabilirsiniz. Fiziksel olarak da Dünyanın belirli bölgelerini ziyaret etmek için ilham alıyor olabilirsiniz ya da Dünyada hiç beklemediğiniz bir yerdeki şifa frekansının farkına vardığınızı keşfediyor olabilirsiniz. Herhangi bir süreci zorla ortaya çıkması için ittiremeyeceğinizi, o sürecin ilahi zamanlamada ve mükemmellikte ortaya çıkacağını bilerek kendinizi açık ve alıcı olmaya bırakmanız önemlidir.
Basitçe sizi sarmam için benim, Başmelek Rafael’in enerjilerini çağırın. Bir yeri enerjetik ya da fiziksel nasıl olursa olsun ziyaret ettiğinizde benim yeşil ışığımın sizi destekleyeceğini ve yönlendireceğini bilin. Yeşil ışık balonumun içinde iken tüm gerekenin paylaşılacağını bilerek kendi iç görünüzle yönlendirilmenize izin verin.
Dünya Anada güvenli bir şekilde korunarak duran eski şifa frekanslarının ve tekniklerinin sizin bir şifacı olarak doğal yeteneklerinizin farkına varmanızı isteyerek ruhunuzla eşleşip uyanmaları insanlığın bilincinde büyük bir dönüşüme yol açar. Kolektif olarak pek çok kişi sorumluluk almakta, gerçeği hatırlamakta, insanlığın sanrılarla dolu alışkanlıklarının farkına varmakta ve Yaratıcının gerçeğindeki daha saf olana hizalanmaya dönmek istemektedir. İnsanlık, Yaratıcının evreninde bulunan şifayı alıp onu ifade edebileceğinin farkına varırsa bu artık pek kişinin fiziksel, duygusal ve zihinsel sağlık ve dengeyi kurabilmek için kendileri dışındaki bir şeyi aramaya gerek bırakmayacak şekilde algıda çok güçlü bir dönüşümü harekete geçirebilir. Bu, tüm dünyanın günlük yaşam deneyimini değiştirebilecektir. Güçlenme, özgürlük ve seçim yükselişi olağanüstü düzeyde hızlandıracak anahtar deneyimler olabilecektir. İnsanlık kendi geleceği olan buna doğru ilerlerken bunun ortaya çıkması zaman alacaktır. Tek bir kişi kendi dikkatini buna verip şifayı alıp onu ortaya çıkarabilme yeteneği olduğuna inandığında tüm insanlık için bir adım daha atılmış olur. Gelişme sürecinde kendi bölümünüzü oynama vakti gelmiştir, enerjetik şifanın sihrine güvenin ve inanın.
Benim şifa enerjilerim her zaman sizinledir, sizi desteklemektedir ve sizi sevmektedir.
Başmelek Rafael
Natalie Glasson tarafından kanal mesajı olarak alınmıştır – 20.05.2016: Kutsal OmNa Okulu
Çeviren: Lora Ateş

20 Mayıs 2016 Cuma

Dünya’nın Manyetik Alanı Çok Hızlı Bir Şekilde Değişiyor

Dünya’nın manyetik alanı bizleri bir kalkan gibi kozmik radyasyon ve Güneş’ten gelen solar rüzgârlardan korur. Yeni yapılan bir araştırma, Dünya’nın manyetik alanın bazı bölgelerde zayıfladığını ve bazı diğer bölgelerde ise daha kuvvetli hale geldiğini ortaya koydu.
Dünya’nın manyetik kuzey kutbu bu değişimden etkilenerek kaymaya başladı. Bu değişimler sonucunda ,uzay olaylarının bizi nasıl etkileyeceği büyük bir soru işareti olarak kalıyor.
Bu araştırma Dünya’nın manyetik alanının değiştiğini gösteren ilk araştırma değil. Dünya’nın manyetik alanı her zaman değişim halindedir ve bizleri dış uzayın tehlikeli şartlarından koruyan bu görünmez balonun gün geçtikçe zayıfladığı son yıllarda iyice anlaşıldı.
Son yapılan araştırmaya göre, bilim insanları manyetik alanın ilk tahmin edildiğinden 10 kat daha fazla zayıfladığını ve gücünü her on yılda bir, yüzde 5 kaybettiğini düşünüyor. Fakat, tam olarak buna neyin sebep olduğunu ve bizim için ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Bu duruma getirilebilecek en iyi açıklama; manyetik kutupların her 100,000 yıl veya ona yakın bir zamanda yaptığı gibi, birbirleriyle yer değiştirmeye hazırlanmasıdır. Dünya’nın bundan kötü etkilenip etkilenmediği ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur. En büyük etki, muhtemelen pusulanın kuzey yerine güneyi göstermesi olur.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) yetkilileri böyle bir değişimin bir anda olmayacağını, binlerce yıl sürmese dahi en az yüzyıllarca sürebileceğini bildirdi.
Bilim insanları her ne kadar bu durum için paniklemememiz gerektiğini söyleseler de, Dünya’nın manyetik alanı ile ilgili çok fazla bilgiye sahip değiller. Bu yüzden, ESA 2013 yılında Swarm (sürü) adını verdiği 3 tane uyduyu uzaya gönderdi. Bu uyduların amacı; Dünya’nın manyetik alanını, Dünya’nın çekirdeği, çekirdek kabuğu, yer kabuğu, okyanusları, iyonosferi ve manyetosferinden gelen sinyalleri kullanarak ölçmek.
ESA bu uydulardan elde ettikleri verilerle, Dünya’nın manyetik alanın nasıl değiştiği ile ilgili bir harita yayınladı. Bu haritalarda manyetik alanın nasıl ve ne kadar hızlı değiştiğini görebilirsiniz.
Gecen hafta Prag’daki sempozyumda yaptıkları sunumda Kuzey Amerika’nın üzerindeki manyetik alanın 1999 yılından beri yüzde 3.5 azaldığını ve Asya üzerindeki manyetik alanın aynı dönemde yüzde 2 arttığını bildirdiler.
Bu değişimleri aşağıdaki animasyonda görebilirsiniz. Kırmızı güçlü bir manyetik alanı, mavi ise zayıf bir manyetik alanı gösteriyor.
Ayrıca değişimlerin nerede hızlanıp(kırmızı) azaldığını da(mavi) görebilirsiniz.
Peki bu değişimin nedeni nedir? Dünya’nın manyetik alanın, Dünya’nın yüzeyinin 3,000 km altında yer alan erimiş demir okyanusunun hareketinden kaynaklandığı genel olarak kabul edilen bir düşüncedir. Girdap yaparak dönen bu sıvı, tıpkı bir bisiklet dinamosunda olduğu gibi elektrik akımı oluşturur ve gezegenimizin manyetik alanını kontrol eder. Uzun zamandan beri bu düşünce var olmasına rağmen ESA araştırmacıları bunu ilk kez ölçebildi.
Bu araştırma sonunda bizlere gezegenimizin manyetik alanını anlama ve onun neden zayıfladığını tespit etmeye yardımcı olabilir.

Dünya’nın Manyetik Alanı Çok Hızlı Bir Şekilde Değişiyor

Dünya’nın Manyetik Alanı Çok Hızlı Bir Şekilde Değişiyor



Dünya’nın manyetik alanı bizleri bir kalkan gibi kozmik radyasyon ve Güneş’ten gelen solar rüzgârlardan korur. Yeni yapılan bir araştırma, Dünya’nın manyetik alanın bazı bölgelerde zayıfladığını ve bazı diğer bölgelerde ise daha kuvvetli hale geldiğini ortaya koydu.
Dünya’nın manyetik alanı bizleri bir kalkan gibi kozmik radyasyon ve Güneş’ten gelen solar rüzgârlardan korur. Yeni yapılan bir araştırma, Dünya’nın manyetik alanın bazı bölgelerde zayıfladığını ve bazı diğer bölgelerde ise daha kuvvetli hale geldiğini ortaya koydu.
Dünya’nın manyetik kuzey kutbu bu değişimden etkilenerek kaymaya başladı. Bu değişimler sonucunda ,uzay olaylarının bizi nasıl etkileyeceği büyük bir soru işareti olarak kalıyor.
Bu araştırma Dünya’nın manyetik alanının değiştiğini gösteren ilk araştırma değil. Dünya’nın manyetik alanı her zaman değişim halindedir ve bizleri dış uzayın tehlikeli şartlarından koruyan bu görünmez balonun gün geçtikçe zayıfladığı son yıllarda iyice anlaşıldı.
Son yapılan araştırmaya göre, bilim insanları manyetik alanın ilk tahmin edildiğinden 10 kat daha fazla zayıfladığını ve gücünü her on yılda bir, yüzde 5 kaybettiğini düşünüyor. Fakat, tam olarak buna neyin sebep olduğunu ve bizim için ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
Bu duruma getirilebilecek en iyi açıklama; manyetik kutupların her 100,000 yıl veya ona yakın bir zamanda yaptığı gibi, birbirleriyle yer değiştirmeye hazırlanmasıdır. Dünya’nın bundan kötü etkilenip etkilenmediği ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur. En büyük etki, muhtemelen pusulanın kuzey yerine güneyi göstermesi olur.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) yetkilileri böyle bir değişimin bir anda olmayacağını, binlerce yıl sürmese dahi en az yüzyıllarca sürebileceğini bildirdi.
Bilim insanları her ne kadar bu durum için paniklemememiz gerektiğini söyleseler de, Dünya’nın manyetik alanı ile ilgili çok fazla bilgiye sahip değiller. Bu yüzden, ESA 2013 yılında Swarm (sürü) adını verdiği 3 tane uyduyu uzaya gönderdi. Bu uyduların amacı; Dünya’nın manyetik alanını, Dünya’nın çekirdeği, çekirdek kabuğu, yer kabuğu, okyanusları, iyonosferi ve manyetosferinden gelen sinyalleri kullanarak ölçmek.
ESA bu uydulardan elde ettikleri verilerle, Dünya’nın manyetik alanın nasıl değiştiği ile ilgili bir harita yayınladı. Bu haritalarda manyetik alanın nasıl ve ne kadar hızlı değiştiğini görebilirsiniz.
Gecen hafta Prag’daki sempozyumda yaptıkları sunumda Kuzey Amerika’nın üzerindeki manyetik alanın 1999 yılından beri yüzde 3.5 azaldığını ve Asya üzerindeki manyetik alanın aynı dönemde yüzde 2 arttığını bildirdiler.
Bu değişimleri aşağıdaki animasyonda görebilirsiniz. Kırmızı güçlü bir manyetik alanı, mavi ise zayıf bir manyetik alanı gösteriyor.
Ayrıca değişimlerin nerede hızlanıp(kırmızı) azaldığını da(mavi) görebilirsiniz.
Peki bu değişimin nedeni nedir? Dünya’nın manyetik alanın, Dünya’nın yüzeyinin 3,000 km altında yer alan erimiş demir okyanusunun hareketinden kaynaklandığı genel olarak kabul edilen bir düşüncedir. Girdap yaparak dönen bu sıvı, tıpkı bir bisiklet dinamosunda olduğu gibi elektrik akımı oluşturur ve gezegenimizin manyetik alanını kontrol eder. Uzun zamandan beri bu düşünce var olmasına rağmen ESA araştırmacıları bunu ilk kez ölçebildi.
Bu araştırma sonunda bizlere gezegenimizin manyetik alanını anlama ve onun neden zayıfladığını tespit etmeye yardımcı olabilir.

KENDİMİZ, ÜLKEMİZ VE GEZEGENİMİZ İÇİN YAŞAM ÇİÇEĞİ MEDİTASYONU


Kutsal geometri denen temel yapısal paternler evrendeki varoluşun her seviyesinde bulunur. Bu yapıları oluşturan şekiller, görüntüler ve matematiksel orantılar DNAmızın yapısından tutun da hareket eden gezegenler, doğmakta olan yeni yıldızlara kadar doğada ve kozmosta her yerde bulunur.
Bu geometrik şekillerden en önemlisi de yaşam çiçeğidir. İlk bakışta oldukça estetik ve çarpıcı görünen bu figür dünya üzerinde birbirinden tamamen bağımsız farklı bölgelerde bulunan arkeolojik alanlarda karşımıza çıkmaktadır (Çin, Hindistan, Güney Amerika, Türkiye, İrlanda, Mısır, gibi).
Yaşam çiçeği ruhsal anlamda yaratımın ilahi mavikopyasını, Ruh ile, Dünya Ana ile ve tüm zamanlardaki yaşayan tüm canlılarla olan bağlantımızı temsil eder. Bu şekil içerisinde yaratımın ötesinde şükran, affetme ve sevgi gibi duyguları da temsil eder.
Yaşam çiçeği birlik, şefkat ve kutsal sevgi enerjileriyle tüm ruhları birbirine bağlar.
Şimdi gerek kendi içimizdeki yaşam çiçeğini gerekse bağlantıda olduğumuz yaratımın tüm katmanlarındaki yaşam çiçeğini aktive etmek için bir meditasyon sunuyorum.
Bu meditasyonu gün içerisinde aklımıza geldikçe yapabiliriz.
1- Sessiz ve sakin kalabileceğiniz uygun bir ortam seçin. İsterseniz bir sandalyeye isterseniz meditasyon pozlarından birinde oturabilirsiniz. Nefesinize odaklanıp yavaşça nefes alıp vermeye başlayın.
2- Şimdi yaşam çiçeği figürünü gözünüzün önüne getirin. Bu figürün kalbinizin bulunduğu alandan küçük bir küre şeklinde oluşmaya başladığını ve sonra yavaşça tüm bedeninizi içine aldığını imgeleyin. Bu şekilde bir süre kaldıktan sonra yaşam çiçeği küresinin yavaşça giderek büyüdüğünü, önce bulunduğunuz alanı, şehri ve ülkemizi içine aldığını imgeleyin. Bir süre bu imgede kaldıktan sonra yaşam çiçeğinin daha da büyüdüğünü ve tüm dünyayı içine aldığını imgeleyin.
3- Zihninizde bu imge devam ederken bu sefer her nefes alış verişinizde yaşam çiçeğini nefesinizle alıp nefesinizle vermeye devam edin. Sevgi ve şefkate odaklanın.
4- İstediğiniz zaman çalışmayı bitirebilirsiniz. Çalışmayı bitirirken yaşam çiçeğine teşekkür edip şükranlarınızı sunun.

Bedeninizi Toksinlerden Arındırarak Yağ Yakmanızı Kolaylaştıracak 7 Detoks Su Tarifi

Su içmek başlı başına bir detoks yöntemidir ve vücuttaki zararlı toksinlerin atılmasına birebirdir. Size bu listede önereceğimiz 7 su tarifi ise hem bu detoksu kuvvetlendirecek, h em de daha lezzetli hale getirecek. Her gün kolaylıkla hazırlayabileceğiniz bu tarifler ile su içmek sıkıcı olmaktan çıkıyor.
 1.Elmalı Tarçınlı Detoks Suyu:
elma-tarcinAynı zamanda “sıfır kalori detoks suyu” olarak da bilinir çünkü bu içeceğin içinde hiç kalori yoktur. Bu tarif için kırmızı elma, tarçın çubukları, buz ve suya ihtiyacınız olacak. Elmaları orta boylarda dilimleyin, tarçın çubukları ile birlikte bir sürahi dolusu suya ekleyin ve arzu ettiğiniz oranda buz ilave edin.
2. Salatalık-Limon-Nane Detoks Suyu:
nane-salatalik-suBildiğiniz üzere salatalık, en fazla hidrasyon sağlayan sebzelerden biridir. Salatalık ve limonları halkalar halinde doğradıktan sonra dilediğiniz oranda nane yaprağı eklemeniz, bu lezzetli suyu hazırlamanız için yeterli olacaktır.
3. Çilek Detoks Suyu:
cilek-su

Belki de bu listedeki en lezzetli su tarifi olan çilekli detoks suyunun düşündüğünüzden de  fazla faydası vardır. Çilek, vücudun ihtiyacı olan mineralleri sağladığı gibi sıcak yaz günlerinde terleme ile kaybedilen sıvının yerine getirilmesine yardımcı olur. Bu detoks suyunu kavanozda da hazırlayabilirsiniz. Çilekleri suya sapları ile birlikte atmanız, daha organik ve vitamin dolu bir su yaratacaktır.
4. Basit Detoks Suyu:
limon-su

Ne kadar basit, o kadar iyi, değil mi? Tarif ile uğraşacak zamanınız yoksa veya sıcaklardan mutfağa girmek için enerjinizi kaybettiyseniz, siz en iyisi en bilindik detoks yöntemine sadık kalın. Suyu tatlandırmak ve rutinden çıkmak için sürahinize birkaç dilim limon ekleyebilirsiniz.
5. Elma Sirkesi Detoksu:
sirke-su

“Sirke içilir mi?” dediğinizi duyar gibiyiz. Merak etmeyin, bu tarife eklenen sihirli malzemeler sayesinde sirkenin tadını bile almayacaksınız. Tek yapmanız gereken 1 adet limonu ve yarım salatalığı dilimledikten sonra nane yaprakları ve 2 yemek kaşığı elma sirkesi ile birlikte bir sürahi suya eklemek.
Limon ve Kırmızı Biber Detoksu:
kirmizi-biber-su

Özellikle sindirim sisteminizi güçlendirecek olan bu detoksta anahtar malzeme, kırmızı biberdir. Tarifte kullanacağınız kırmızı biberin acı olması, metabolizmanızı ekstradan hızlandıracaktır.
Zayıflamaya Yardımcı Detoks Suyu:
greyfurt-su

Aynı zamanda “Yağ Yakan Su” olarak da bilinen bu detoks suyunun sihirli malzemesi greyfruttur. Yağ yakıcı özelliği ile nam salmış greyfurttur, favori turunçgilinizle birleştirerek hem lezzetli, hem de ferahlatıcı bir detoks suyu oluşturun ve bir yandan karaciğerinizi temizlerken bir yandan da kilo vermenin keyfini çıkarın.

BOYUTSAL DÖNÜŞÜM SON HIZIYLA DEVAM EDİYOR


Çok yakın bir zaman diliminde insanlık olarak büyük bir boyutsal geçiş deneyimleyeceğiz.
Bu nedenle galaktik merkezden, yaratımın kalbinden sevgi ve ışık aktarımları yoğunluğunu arttırarak devam ediyor.
Dünya gezegenindeki 3. boyuta ait korku ve karanlık dolu deneyimler sona yaklaşıyor.
Bu yükseliş sürecinde sadece Dünya gezegeni değil tüm galaksi etkilenecektir. Bu süreç 26 000 yılda bir olan kozmik bir dönüşüm sürecidir.
Şu an görmekte olduğumuz ve yaşadığımız kaos aslında diplerde derinlerde kalmış bastırılmış tüm karanlığın son kez, bir daha bu gezegene uğramamak üzere ortaya çıkışı ve temizlenmesidir.
3. boyuttan 4. boyuta dönüşüm yapabilmek için bedensel ve ruhsal titreşimimizin de yükselmesi gerekir. Yani korku, öfke, nefret, kin, kıskançlık gibi tüm düşük titreşimli duygulardan arınmamız gerekmektedir.
Saf sevgiye ulaşabilmemiz için tüm bu karanlık taraflarımızı görüp, kabul edip bunlardan arınmamız gerekmektedir.
Bu geçiş sürecinde kendi yüksek benliğimiz, yükselmiş üstadlar, yüksek boyutlu pozitif varlıklar ve yaratımın kalbi bizleri biz istediğimiz sürece (evrensel özgür irade yasası gereğince) her an her durumda desteğe hazırlar.
Bu süreçte bedenimizin enerjisini (aura ve çarka sistemlerimizi) dengelememiz, dişi ve erkek yönlerimizi dengelememiz, bedenimizin sesine kulak vermemiz, fırsat buldukça dinlenmemiz çok önemlidir.
Geçmişten gelen tüm alışkanlıklarımızı, artık bize hizmet etmeyen tüm davranış kalıplarımızı gözden geçirmemiz bu süreci hafif atlatmamızda çok yardımcı olur.
Bedenimizin frekansı yükselirken DNA’mız da değişime uğramaktadır.
Bu nedenle bedenimize iyi bakmamız, ona özen göstermemiz büyük önem taşımaktadır.
Mümkün oldukça hayvansal gıdaları tüketmemek, bunun yerine toprak ananın bize sunduğu muhteşem güzellikteki ve bol çeşitlilikteki sebze ve meyvelerden yararlanmamız bedenimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerdendir. Evrendeki her şey enerji olduğundan yiyeceklerin de enerjileri vardır. Bitkisel yiyeceklerin enerjetik frekansı yüksektir. Hayvansal ürünlerin enerjetik frekansı çok düşüktür.
Alkol, sigara, kafeinli ürünlerden uzak durmamız önerilmektedir.
Her gün mümkünse bir süre doğada yürüyüş yapmak, güneşlenmek, toprağa yalın ayak basmak, yoga, meditasyon ya da enerji çalışmaları gibi hem fiziksel hem enerjetik bedenimize iyi gelecek etkinliklerde bulunmak iyi gelecektir.
Evinizde kristal taşlar bulundurmak, ara sıra, adaçayı, sedir yağı, limon yağı ya da lavanta yağı gibi bitkiler ya da yağlar yakmak ortamdaki negatif enerjiyi temizleyeceği için iyi gelecektir.
Bir de fırsat bulabildikçe dinlenmek, kısa süreli de olsa ufak kestirmeler iyi gelecektir.
En önemlisi de fırsat buldukça birbirimize, yakınlarımıza, tanıdığımız tanımadığımız herkese sevgi ve şefkatle yaklaşarak insanlığımızı onurlandırmalıyız.
Ve var olan her ana, aldığımız her nefese şükran duygularımızı iletmeliyiz.
Sevgi, şükran, şefkat, mutluluk, neşe en yüksek frekanslı duygulardır.
Bu süreci daha da iyi anlamak için de bazı kitap önerileri:
Yükseliş – Eric Klein
Büyük Değişim – Kirael
Ruhsal Büyüme – Sanaya Roman
Hatırla- Steve Rother
Bitiş Zamanı – Kryon – Lee Carroll
İnsanlığın Yeniden Ayarlanışı – 2-13 ve ötesi – Kryon – Lee Carroll
Bir insan gibi düşünmeyin - Kryon – Lee Carroll
Sevgi ve ışıkla heart ifade simgesi

5 Mayıs 2016 Perşembe

AURA NEDİR?



AURA NEDİR?
İnsan vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir.
Auranın yani insanın enerji bedeninin fotoğrafı çekilebilir. Bunun için çeşitli teknikler vardır.
Ayrıca şifacılar ve durugörürler bu enerji bedenindeki dengesizlikleri ve hastalıkları hissedebilirler.
Dünyada pek çok merkezde artık ENERJİ TIBBI adı altında aura ve çakralarla ilgili çalışmalar yapılmaktadır.
Aura denilen bu elektromanyetik alanın bir çok önemli fonksiyonu vardır.
Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan çakralar aurada bulunurlar.
Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın ya da negatif etkinin gelmesi düşünülemez.
Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz.
O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra ruhsal, zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. Auranın birden çok katmandan oluştuğunu artık biliyoruz. Bu konuda araştırmacılar arasında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da ana 4 katman konusunda genelde fikirbirliği vardır. Bu katmanlar eterik beden, duygusal beden, zihinsel beden ve ruhsal bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır.
ETERİK BEDEN; Şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer. Adeta fiziksel bedenin üzerine giyilmiş ve ona bire bir uyan bir elbise gibidir. Çakralar bu alanda bulunurlar ve auranın üst katmanlarından gelen enerjileri bedene alma işlevi yaparlar. Organizmanın enerji ihtiyacı tam olarak karşılanmışsa, eterik beden aşırı enerjiyi çakralardan ve deri gözeneklerinden dışarıya verir. Eterik bedenin temel işlevi fiziksel bedenin sağlıklı kalmasını sağlamak ve onu evrensel enerji alanı ile bağlantıda tutmaktır. Sağlıklı bir insanda genişliği 15-20 cm kadardır. Hastalık, yorgunluk ve stres gibi durumlarda eterik bedenin genişliği azalır. Sadece bir kişinin eterik bedenine bakılarak sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunabilir. Eterik beden fiziksel bedeni koruyucu bir tabaka gibi kuşatır ve zararlı maddelerin bedene girmesine izin vermez. Eterik beden aynı zamanda dış dünyaya yaşam enerjisi saçar. Eterik bedeni sağlıklı ve güçlü olan insanlara 20 cm'den fazla yaklaştığınızda siz de kendinizi olumlu ve pozitif hissedersiniz. Eterik bedene sağlık bedeni de demek mümkündür. Hastalıklar vücutta ortaya çıkmadan önce bu katmanda ortaya çıkarlar ve profesyonel biri sadece eterik bedene bakarak kişinin sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olabilir. Sağlıklı bir yaşam için eterik bedenin güçlü ve sağlıklı olması şarttır. Eterik bedeni zayıflamış biri hastalıklara açık bir durumdadır.
Eterik bedenin önemli bir işlevi de yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu da eterik bedenin sağlığını kaybetmesi durumunda duygusal, zihinsel ve ruhsal aura katmanları ile kişinin bağlantısının zayıflayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum bir çok psikolojik sorunun yanı sıra önemli kişilik bozuklukları, depresyon hatta intihar eğilimini gündeme getirebilir.
İnsanların yanı sıra hayvanların ve bitkilerin de eterik bedenleri bulunmaktadır. Bir organı kopmuş bir insanın eterik bedeni her zaman o organ varmış gibi görünecektir. Aynı şekilde bir bitkinin yaprağını kesip Kirlian makinesiyle resmini çektiğinizde sanki yaprak tammış gibi görürsünüz. Bu da eterik bedenin bir bütün olduğunu ve sonradan ortaya çıkan kayıplardan etkilenmediğini göstermektedir. Kişinin hafızasında bacağına ilişkin imgeler oldukça eterik bedenin o bacak kesilmiş olsa bile yer alacaktır. Eterik bedeni doğru anlamak ve eterik bedeninizin güçlenmesi için çalışmalar yapmak sağlık açısında çok önemli olacaktır.
DUYGUSAL BEDEN; Eterik bedenin üstünde bulunan ve sıvımsı yapıya sahip olan bir katmandır. Gökkuşağının tüm renklerini barındıran duygusal bedenin o anki rengi kişinin duygusal durumuna göre değişir. Zihinsel bedenden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedene ulaşır ve burada bir değişimden geçerek zihinsel bedene iletilir. Kişinin duygusal yapısı bu katmanla ilgilidir. Üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra anlam kazanarak eterik bedene aktarılır. Aurada kişinin o anki ruhsal durumuna göre değişen renklerin en iyi algılanacağı alan burasıdır. Örneğin o anda çok öfkeli olan birinin koyu duygusal bedeninde koyu kırmızı renk hakim olacaktır. Duygusal bedenin durumu kişinin duygusal yapısı ve anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir.
ZİHİNSEL BEDEN; Duygu bedeninin bitiminde başlar ve ruhsal bedene kadar uzanır. Genelde rengi sarıdır. Fikirlerimizin yapısını barındırır ve düşünce formları bu bedende görülebilir.
Hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden kaynaklanmaktadır. Tüm hastalıkların zihinsel nedenlerinin olduğu artık bir çok araştırmacı tarafından ortaya konmuştur.
Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman kişinin başka insanların etkisi altında kalmaması ve özgür iradesiyle kendi kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise kişi kararsızlık halindedir ve sürekli başka insanların etkisinde kalarak yaşamına devam eder. Başkaları ne der mantığını sürekli öne süren ve yaşamını başkalarının ne düşüneceğine göre planlayan bir kişinin zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır.
Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmek de zihinsel bedenin en önemli işlevidir. Düşüncelerimizin yaşamımızı hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde zihinsel bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz. Hastalıkların önce zihinsel bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de zihinsel bedenin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
RUHSAL BEDEN; Ruhsal bedenimizin titreşimi diğer bedenlere göre çok daha yüksektir ve algılanması da diğer bedenlere göre daha zordur. Evrensel enerjiler ruhsal bedenimizden auramıza girerler ve burada bir değişime tabi tutularak zihinsel bedene aktarılırlar. Ruhsal bedende ortaya çıkan bir sorun er geç daha alt bedenlere ve oradan da fiziksel bedene yansıyacaktır.
Ruhsal beden kişinin bütün ile bağlantısını simgeler. Bütünle bağlantısı güçlü olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı olacak ve evrensel enerjiyi en iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştıracaktır. Bu evrensel enerji zihinsel katmanda bir değişimden geçecek, duygusal katmanda daha farklı bir yapıya bürünecek ve en son eterik bedenden chakralar vasıtasıyla fiziksel bedene geçerek kişinin yaşam enerjisi haline gelecektir. Ancak bunun için öncelikle ruhsal bedenin sağlıklı olması gerekmektedir.
Ruhsal bedenin genişliği kişinin ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. Ruhsal olarak gelişmiş bir kişinin ruhsal bedeni kilometrelerce uzağa yayılabilir. Ruhsal beden kendi yapısına en uygun olarak enerjileri alır ve alt bedenlere iletir. Ruhsal bedenin gelişimi ile alınan enerjinin kalitesinde de değişiklik olacaktır ve bu kişinin tüm yaşamını etkileyecektir.
Ruhsal açıdan gelişmiş olan insanların yanında huzur, sükunet hisleri duymamız yada bu kişilerin şifa enerjisi dağıtmaları ruhsal bedenlerinin canlı, parlak ve güçlü olmasıyla ilişkilendirilir.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

TİMUS BEZİ DÖVMEK LAZIM!!!


Timüs’ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım………..
Genç ve sağlıklı olmak ve kalmak için Timüs’ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım.
Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.
Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir.
Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık sistemi sağlam olur.
Anadolu’da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit olmuşsunuzdur.
Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır.
Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir.
Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır.
Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar ayrıca geç yaşlanır.
Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs bezini titreştirebilirsiniz.
Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. “KAHKAHA” atabilirsiniz.
Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.
Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce “hiç değişmemişsin, ne gamsızsın…” deriz ya, işte timüs bezinin gücü.
Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.
Bir de Google’dan bakalım:
Mutluluk ve Timus bezi ..
“Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğumuz kadere, şansızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsündedir.”
Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük.Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus.
Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır.Çünkü timus aktive olduğunda bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonları nı hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır.
Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir MacFarlane Burnet timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu.
Çocuklarda iri olan timus ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri.
Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor.
Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var:
Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek. Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesi’ nde Dr.Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış.
Timusu uyarmanın ikinci yoluiki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin
küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş.Bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.